5 Haziran 2014 Perşembe

ANAYASA MAHKEMESİ KTİRİK KARARLAR VERECEK!


 
Dershanelerin Kapatan ve MEB Kadrolarını boşaltan 6528 Sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 14 Mart 2014 tarih ve 28941 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girdi. Girdi girmesine de konuyla ilgili tartışmalar da sürüyor.

Bilindiği üzere Ana Muhalefet Partisi CHP kanunun neredeyse tamamını Anayasa Mahkemesine taşıdı. Çıkarılan bu kanunla asaleten il milli eğitim müdür yardımcılığı ve ilçe milli eğitim müdürlüğü yapan tüm yöneticiler eğitim uzmanlığı kadrosuna alınmış oldular. Bunun yanında özel dershaneler bu yıldan itibaren kanun uyarınca kayıt yaptıramayacaklar. Kanunun öne çıkan sonuçlarından biri de 13 Hazirandan itibaren ülke genelindeki tüm eğitim kurumu yöneticilerinin görevlerine son verilecek olması.

Kesin olarak doğrulatamamakla birlikte ulaştığımız bir bilgiyi sizlerle paylaşmayı bir görev biliyoruz. Ulaştığımız bilgi şu: Anayasa Mahkemesi 6528 Sayılı kanunu 12 Haziran Perşembe günü gündemine alacak ve kanunla ilgili kararını verecek.

Peki, AYM’nin vereceği karar nasıl çıkabilir? Yukarıdaki üç önemli konuyla ilgili görüşümüzü gerekçeleriyle sizlerle paylaşmak istiyorum.

1-     Görevden alınan taşra yöneticilerinin durumu:

Hemen görüş belirteyim ki bu düzenleme AYM’den dönecektir. Hiçbir inceleme ve soruşturma olmaksızın ve neredeyse sıfır gerekçeyle görevden alınıp hem hiyerarşik açıdan hem de mali açıdan önceki görevlerinden alt bir statüye düşürülen yöneticiler açık bir mağduriyete duçar edilmişlerdir. Bu görev emsal gibi görülen önceki uygulamalarla da benzeşmez şöyle ki: daha önce MEB genel müdürlük ve daire başkanlığı görevlerini kaldırmak suretiyle yöneticileri havuza almıştı. Ancak görev ortadan kalktığı için yöneticilerin eski görevlerine döndürülmemesi hukukla izah edilebilir. Şimdiki durumda ise görev kaldırılması söz konusu değildir. Hiçbir idari gerekçe gösterilmeksizin keyfi bir şekilde: “ben sizi aldım, yerinize başkalarını getireceğim.” gibi hukukla bağdaşmayan ve yazılı kanunları olmayan ilkel kabile yönetimi anlayışıyla karşı karşıyayız. AYM’nin bu durum karşısında tavır göstermemesi kendisini inkâr etmek anlamına gelir. Kabak gibi bir haksızlığa hatta tartışmasız bir zulme ses çıkarmayan AYM gitsin AVM olsun!

Konuyla ilgili bir başka tartışma konusu da kararın geriye işleyip işlemeyeceği. Allah aşkına bu karar geriye işlemeyecekse nereye işleyecek? Zaten sadece mevcut yöneticileri ilgilendiren bu düzenleme bu yöneticileri etkilemeyecekse neden alınacak? Zerre kadar hukuk bilgisi olan kişi der ki: “AYM bu maddeyi bozarsa MEB derhal mevcut yöneticilerin kararnamelerini yeniden düzenleyip aynı gün muhataplarına ulaştırmalıdır ve resmi yazının altına da: “Hukuki olarak bir yanlış yaptık ve sizleri huzursuz ettik, özür diliyoruz.” İbaresini de eklemelidir.


2-     Dershanelerle ilgili kanun maddesi:

İşin doğrunu bu düzenleme de kesinlikle AYM’den dönecektir. Nitekim ÖZDEBİR bir açıklama yaptı ve kayıt almaya devam ettiklerini açıkladı. İnsanların eğitim alma –hadi eğitim Takviyesi diyelim- özgürlüğünü elinden almak mümkün değildir. Sokaktaki çocuk bile bu uygulamanın kanunsuz olduğunu teslim eder. Sanat kursları da kapatılacak mıdır? İngilizce kursları da kapatılacak mıdır? KPSS kursları kapatılacak mıdır? TUS kursları kapatılacak mıdır?

Dershanelerin kapatılmasının pedagojik değil siyasi bir yaklaşım olduğu gün gibi aşikardır. Hür teşebbüsün önünü kesmek gibi açık bir hak ihlalidir ve AYM bu kanun maddesini iptal etmezse aynı şekilde kendi varlığını da inkar etmiş olur. Sizleri kanun oylamasında Sayın Nabi Avcı’nın bir eli alnında beli bükük bir şekilde “Biz ne yapıyoruz Allah aşkına” dercesine el kaldırışına havale ediyorum.


3-     Eğitim yöneticilerin görevlerine son verilmesi:

Doğrusu bu madde konusunda tereddütlerim var. DMK’da eğitim kurumu yöneticiliklerinin ek görev olması ve bu yöneticilerin eğitim öğretim sınıfında olmaları ve asli görevlerinin öğretmen olması MEB’in elini güçlendirmektedir. Bununla birlikte 1999’dan beri sınavla yönetici alınıyor olmaları, mevcut yöneticilerin birçoğunun emek vererek ve sınav kazanarak bu görevlere gelmeleri ve sayısız Danıştay kararıyla bu yöneticiliklerin kazanılmış hak sayılması da yöneticilerin elini güçlendiren argümanlardır.

İşin doğrusu bu maddelerin hiçbiri üzerinde düşünülmüş ve sakin kafayla hazırlanmamıştır. 17 ve 25 Aralık operasyonlarından sonra en yukarıda bir sinir, stres ve telaş havası hakim oldu. Bir “temizlik” amacıyla ne var ne yok tüm yöneticilerin görevden alınması belki de ani olarak ortaya atılan bir görüş oldu. Dikkat edin dershane düzenlemesi dışında yöneticilerin görevden alınması hiç tartışılmadan paldır küldür gündeme geldi.

Allah aşkına 20 yıl yöneticilik yapmış birinden öğretmenlik yapmasını nasıl bekleyeceksiniz? Nasıl bir verim alacaksınız? Bu uygulamayı hayata geçirenlere sesleniyorum: Siz çocuğunuzu bu kişilerin okutmalarını ister misiniz?

Üstelik 4 yıllığına yönetici yapılan kişilerden ne gibi bir örgüt kontrolü ve vizyon bekleyeceksiniz? Bırakın onu il ve ilçe merkezleri dışında kalan yerlerde yönetici bulabileceğinizi mi sanıyorsunuz? Müfettiş denetimini kaldırıp bir de yöneticiyi etkisizleştirirseniz personel motivasyonunu ve etkili performansı nasıl sağlayacaksınız?


Yukarıda da belirttiğimiz gibi 12 Haziran’da AYM’nin karar vereceği bilgisine ulaştık. İşin doğrusu AYM’nin 12 Haziran’da konuyu görüşecek olması 13 Haziran açısından da bir mesaj olabilir.

 

Bekleyip göreceğiz…

 

Metin KOÇER

31 Ocak 2014 Cuma

MEB'İ KURTARACAK ÜÇ PROJE!

Milli Eğitim Bakan’ı Sayın Avcı okullarda verilen performans ödevlerinin kaldırılacağını söyledi. Açıkçası bu ödevler amacına hizmet etmiyordu. Birçok ödev öğrenciler tarafından bile okunmadan internetten indiriliyordu, kalanları da veliler tarafından yapılıyordu. Öyle ki öğrenci kendisi yaparsa düşük not alıyordu, velisi tarafından yapıldığı besbelli jilet gibi ödevler tam puan alıyordu.

Her neyse, işin özeti performans ödevleri yararsız olduğu için kaldırılmıyor, bu işi de ‘Türk Usulü’ yaptığımız için kaldırıyoruz. Hem de eğitimcilerin önerisi üzerine değil, ödev yapmaktan yorulmuş velilerin şikâyeti üzerine! Ödevleri kaldırışımız bile ‘Türk Usulü’.


Hazır bir şeyleri kaldırmışken Bakanlık bir de şu proje işlerini bir karıştırsa. İki yıldır hala okullara ‘Okullar Hayat Olsun’ projesi ile ilgili yazılar gelip duruyor. İl çapında toplantılar yapılıyor. Bu toplantılara da eğitimcilerden başka katılan da kalmadı. Zaten okul bahçeleri –niyeti olan- belediyeler tarafından güzelleştiriliyordu. Zaten okul bahçelerine imkanlar ölçüsünde fidanlar dikiliyordu. Bir de hani okullar geç saatlere kadar açık tutulacaktı da okulda kalan öğretmene ücret ödenecekti ne oldu?

Bu sadece bir örnekti. Daha ne projelerimiz var; mavi ip kırmızı kurdele projesi, ortada kuyu var yandan geç projesi, açın kitapları okuyoruz projesi, atık yağcılık projesi… daha neler neler!

MEB illa proje yapmak istiyorsa sadece üç projeyle eğitimin problemlerini büyük ölçüde çözebilir. Alın size projeler:

BİR: İhtiyaç Kadar Öğretmen Ataması Yapma Projesi.

İKİ: Geçici görevlendirme yapmama, yönetimde işi ehline verme ve adam kayırmama projesi.

ÜÇ: Birleştirilmiş sınıflı okulları kapatma ve tüm öğrencilerin müstakil sınıfta branştan öğretmenlerce eğitim görmelerini sağlama projesi.
Metin KOÇER

metinkocer06@gmail.com

31 Aralık 2013 Salı

YÖNETİCİ ADAYLARI ENDİŞELİ!


Millî Eğitim Bakanlığı Personelinin Görevde Yükselme, Unvan Değişikliği ve Yer Değiştirme Suretiyle Atanması Hakkında Yönetmeliğe göre Sözlü sınav ve değerlendirme kurulu şu şekilde kurulacak:

“Sözlü sınav ve değerlendirme kurulu; Bakan onayıyla Müsteşar veya Müsteşarın görevlendireceği bir müsteşar yardımcısı veya genel müdür başkanlığında; bir grup başkanı,  bir Bakanlık müşaviri veya öğretim üyesi, bir denetçi veya hukuk müşaviri ile bir il millî eğitim müdürü veya ilçe millî eğitim müdüründen oluşur. Aynı usulle birer yedek üye belirlenir.”

Bilindiği gibi taşra teşkilatı şube müdürlüğü yazılı sınavı 29 Aralık tarihinde gerçekleştirildi. Münhal olan 1709 kadro için sözlü sınava 5127 aday çağrılacak.

Şöyle bir hesap yapalım: her bir adaya ortalama 5 dakika zaman ayrıldığı varsayarsak saatte 12 aday mülakattan geçirilebilir. Diyelim bir kurul günde 10 saat çalışsın neticede günde 120 aday yapar. Aynı kurul 10 gün boyunca mülakat yapsa bu sayı 1200’e çıkar. Aynı şartlarda 5 kurul oluşturulursa 10 gün içerisinde tüm mülakat ancak tamamlanmış olur.

Fakat bu o kadar da basit değildir kuşkusuz. Ankara’ya mülakat için gelecek olan adayların kendilerine bildirilen tarihte mutlaka mülakata alınmaları gereklidir. Binlerce kişinin çağrıldığı mülakatın da gayrı ciddi olmaması ve en azından soruların iyi hazırlanması gerekir ki bu –her adaya en az 2 soru sorulduğu düşünüldüğünde- tam tamına en az 10254 soru yapar.

Dolayısıyla her şeyden önce bu sınavların ne zaman yapılacağı belirlenmelidir. Aslında görülen o ki bu hazırlık yaz sonunu bulabilir. Aslında bu sınavın yaz sonunda yapılması mevcut şube müdürlerinin de istediği bir şeydir. Haziranda yapılması beklenen rotasyon öncesi tüm kadroların ilk atamalarla doldurulması kadrolu şube müdürlerini cidden çok sıkıntıya sokar.

Bir husus daha var ki MEB tüm adayları toplu şekilde sözlü sınava alıp toplu bir sıralama yapmalıdır. Parçalı olarak yapılacak sıralamalar yarı ayrı adaletsizlikleri ortaya çıkarır.

Yazılı sınava giren adaylardan edindiğimiz izlenimlerse iç açıcı değil. Her şeyden önce adaylar sözlü sınavın adil yapılmayacağından endişe duyuyorlar. Eğitim kurumu müdürleri için yapılan mülakatlarda nelerin yaşandığı ortadayken Ankara’da yapılacak mülakattan objektiflik bekleyenlerin sayısı son derece az. Bir de bunun üstüne 17 Aralık gelişmesiyle mülakatlarda işin içine başka ‘kriterlerin’ girmesi endişesi daha da arttı.

Sözün özü: binlerce aday per perişan Ankara yollarına düşüp neticede ‘dolgu malzemesi’ durumuna düşmekten korkuyorlar.
Metin KOÇER
metinkocer06@gmail.com

3 Aralık 2013 Salı

MEM'LERDEN GEÇERSİZ GÖREVLENDİRME!

Yeni kurulan ilçelere ilçe milli eğitim müdürü atanıp atanmayacağı konusunda tereddüt oluştu. Ordu’da kurulan Altınordu ilçesine ve Hatay’da da yeni kurulan ilçeye görevlendirme yapıldığı bilgisine ulaştık.

Trabzon, Balıkesir Muğla ve Kırklareli illerinde il müdürlerine görevlendirme için baskıların olduğunu da biliyoruz. Nitekim Trabzon il müdürüne yeni kurulan Ortahisar ilçesine ilçe milli eğitim müdürü görevlendirmesi için baskılar artmış. İl müdürü de kadro olmadığını gerekçe göstererek böyle bir görevlendirme yapamayacağını ifade etmiş. Bunun üzerine Ankara’ya iletilen konuyla ilgili Ankara’nın tavrı bu ilçelere kadro olmamasından dolayı görevlendirme yapılamayacağı şeklinde olmuş.
2014 Martında yapılacak ilk mahalli seçimle birlikte ilçe statüsüne kavuşacak bu yerlere atama yapılabilmesi için kadro verilmesi gerekmektedir. Her ne kadar İçişleri Bakanlığı buralara kaymakam atamıştır ama İçişleri Bakanlığı bu ilçelere kadro tahsisini sağlamıştı.
Ordu ve Hatay il müdürlükleri önce bu ilçelerde kendi adlarıyla yazışmalar yapılmasını istemiş ama hukuken bulunmayan ilçeler adına yazışma yapılamayacağı gerekçesiyle yazışmaları yine doğrudan il müdürlüğüyle yapmaya karar vermişler.
Bu görevlendirmeler şu an itibariyle geçersizdir. Hukuken var olmayan bir kadroya yapılan görevlendirmeler de hukuken geçersizdir.
Hatay ve Ordu illerinde yeni kurulan ilçelere görevlendirilen ilçe milli eğitim müdürleri ve şube müdürlerinin hiçbir şey yapmadan akşama kadar boş oturduklarını duyuyoruz.
Bakanlığın bu anlamsız görevlendirmeler konusunda tedbir alması, bir an evvel kadro tahsisi için girişimde bulunması ve haziran rotasyonunun hemen öncesi olan mart ayında da kesinlikle bir atama yapmaması gerekmektedir.
Bu tür kadroları arpalık olarak görmek gerçekten üçüncü dünya ülkesi görüntüsü veriyor.

Metin KOÇER
metinkocer06@gmail.com

6 Ekim 2013 Pazar

MAALESEF AVCI'YA KİMSE İNANMIYOR!

Sayın Avcı televizyon röportajında Bakan taşra rotasyonu konusunda şu cevabı verdi: “Rotasyon gerekiyor, bu sene yapacaktık, önümüzdeki mayıs ayından itibaren yapacağız.” Bu cümleyi tahlil edelim:

Sayın Bakan ‘rotasyon gerekiyor’ ifadesiyle hem kendisinin hem de Bakanlığın taşra yöneticilerinin rotasyonunun gerekliliğine inandığını söylemiş oldu. Fakat rotasyonun gerekliliği konusunda son anda bir aydınlanma gelmediğini, başından beri böyle bir politika olduğunu daha önce hazırlanan ve iptal edilen uzun süreçten biliyoruz.

Bu sene yapacaktık’ ifadesi ise içerisinde ‘neden yapmadınız?’ sorusunu da barındırıyor. Aslında Sayın Bakan bu soruya cevap verirken çok soğuk bir tavır içerisine girmesiyle rahatsızlığını da ifade ediyor. ‘Bu sene yapacaktık ama şu şu gerekçeyle yapmadık.’ gibi bir cevabı yok Sayın Bakan’ın. Tabi diyemez ki: ‘Aslında biz her türlü hazırlığı yaptık, süreci işlettik, son noktaya geldik ama kendi personelimiz olan bazı tuzu kuruların bastırmasıyla geri adım attık!

Aslında açıkça ifade etmek lazım gelirse maalesef koskoca Milli Eğitim Bakanının bu açıklamasına bile kimse inanmıyor. Herkesin tercihleri görüldükten, insanlar tüm planlamalarını yapmışken ve herkes tamamen kabullenmişken son saniyede yapılan iptal işlemi MEB’e olan tüm itimadı sıfıra indirmiştir. Bakan’ından hizmetlisine kadar MEB merkez teşkilatından yapılan bırakın sözlü açıklamaları resmi yazılara bile inanç yoktur. Size inanmıyoruz Sayın Bakan, üzülüyoruz bunu söylemekten ama MEB; tüm zamanların en güvenilmez, en prensipsiz, en ‘ne yapacağı belli olmaz’ zamanlarını yaşıyor. Bu saatten sonra Bakan dâhil Tüm merkez teşkilatı yöneticileri sadece ‘Allah bir’ derse inanılacaktır. Bu böyle biline. Taşra yöneticileri bu yönetim kadrosunu hiçbir zaman affetmeyecektir. Ağır travmanın ardından küskünlük, telafi edilemez bir kırgınlığa dönüşmüştür. Bu artık ‘kuyruk acısı' olmuştur. Hani yılan demiş ya: ‘Sende bu evlat acısı bende de bu kuyruk acısı varken dost olamayız.’ Öyle işte!

İnanmaya inanmıyoruz da de ki oldu ve mayısta rotasyon yapıldı. Ey Bakanlık nasıl bir taslaktır bu? Tasfiye operasyonu mu yapılmak isteniyor? 1 2’ye, 2 3’e, 3 4’e, 4 5’e gidecek de 5 nereye gidecek? Herkes alt bölgeye giderse 1’e kim gidecek?

Şube müdürlüğü atamasında yazılı sınav sadece baraj olacaksa neden zaman kaybına yol açıyorsunuz? ‘Efendim biz mülakatı liyakata uygun ve objektif yapacağız.’ mı diyorsunuz. Yalan yalan yalan. Kimse inanmaz buna ey MEB! Eğer doğru söylüyor olsaydınız, eğitim yöneticilerinin mülakatlarında yaşanan rezillikler ve pislikler burunların direklerini kırarken ‘Durun bakalım il müdürü kardeşlerim, ne yaptığınızı sanıyorsunuz siz!’ derdiniz.

Bu yaptığınız Ahmet’i Mehmet’e tercih etmektir. Bu yaptığınız ‘Türkiye Cumhuriyetinde herkes yasalar önünde eşit ve şerefli Türk vatandaşıdır.’ ilkesine aykırıdır. Bu yaptığınız dinen de caiz değildir. Muteber hocalara sorun bakalım, deyin ki: ‘Hocam biz göstermelik mülakatlar yapıyoruz, önceden isimleri belirlenmiş ‘kardeşlerimiz’ yönetici olsun diye diğerlerine düşük puan veriyoruz.’ Bir tane hoca: ‘Kul hakkı da yemiş olsanız yaptığınız doğru.’ derse ben İslamiyet hakkında bir şey bilmiyorum!

Bu yaptığınız genel ahlak ilkelerine de aykırıdır. Hiç dini veya felsefi bir ölçülendirme görmemiş, ormanda yaşayan ilkel bir kabile üyesine danışsanız hem vallahi hem billahi: ‘Herkese eşit olun, kim iyi yapacaksa o gelsin, adil olan her zaman kazanır.’ diyecektir.

Daha önce de defalarca yazdım Allah’ınızı severseniz yapmayın! Dindar öğretmenler öğretmen odalarında haktan hukuktan bahsedemez oldular. Bu adam kayırmalar yüzünden Müslümanlık menfaatle, adaletsizlikle beraber anılır oldu. Ebu Cehil kalkıp gelse bu kadar zarar vermez. Allah hakkı için söylüyorum bunun hesabını öbür tarafta veremezsiniz!

Hâsılı kelam, taşra yöneticileri heyecanlarını da umutlarını da inançlarını da kaybettiler ve yazık oldu. Daha da kötüsü bunun telafisi de yok!
Metin KOÇER

15 Eylül 2013 Pazar

DERS DAĞILIMLARI YANLIŞ YAPILMIŞ OLABİLİR!


Kamu Görevlilerinin Geneline Ve Hizmet Kollarına Yönelik Mali Ve Sosyal Haklara İlişkin 2014 Ve 2015 Yıllarını Kapsayan 2. Dönem Toplu Sözleşmede müdür ve müdür başyardımcılarının maaş karşılığı girmek zorunda oldukları ders saati şu şekilde düzenlenmiştir.

Örgün ve yaygın eğitim kurumlumun müdür ve müdür başyardımcılarının aylık karşılığı ders görevi

Madde II- (1) 5/3/1964 tarihli ve 439 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin ikinci fıkrası ile 2006/11350 sayılı Kararın 5 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan “6 saat" ibaresi; Milli Eğitim Bakanlığına bağlı örgün ve yaygın eğitim kurumlarında müdür ve müdür başyardımcısı olarak görev yapanlar için “2 saatten az olmamak üzere 6 saate kadar" şeklinde uygulanır.

Ancak burada bir husus gözden kaçırılmamalıdır! Sözleşmenin BİRİNCİ KISIM Genel Hükümlerinde Yürürlük süresi ve tereddütlerin giderilmesi maddesi bütün olarak sözleşme hükümlerinin hangi tarihten itibaren geçerli olduğunu düzenliyor. Ülke genelinde binlerce okul müdürü, öğretmen ihtiyacını belirlerken ve ders programlarını hazırlarken bunu 6 saat yerine 2 saat olarak ayarlamıştır. Şimdi tüm bu planlamaların yeniden gözden geçirilmesi ve il ve ilçe müdürlüklerinin de ücretli öğretmen ihtiyaçlarını yeniden tespit etmesi gerekmektedir. İşte yürürlük tarihi:

Yürürlük süresi ve tereddütlerin giderilmesi

Madde 3- (1) Bu Toplu Sözleşme, 1/1/2014-31/12'2015 tarihleri arasında uygulanır. (2) Bu Toplu Sözleşmenin uygulamasına ilişkin olarak ortaya çıkabilecek tereddütleri gidermeye ve uygulamayı yönlendirmeye, ilgisine göre Maliye Bakanlığı ile Devlet Personel Başkanlığı görevli ve yetkilidir.

 Metin KOÇER

 

8 Eylül 2013 Pazar

MEB İNSANLARIN GÜVENİNİ KAYBETTİ!

Milli Eğitim Bakanlığı hiç kuşkusuz Türkiye’nin en önemli bakanlığıdır. Hem nesillerin şekillendirilmesi bakımından hem sahip olduğu bütçe ve personel bakımından hem de toplumla doğrudan temas olma bakımından daha büyük ve önemli bir bakanlık yok.

O yüzden de sürekli gündemde kalan ve her uygulaması ülkenin gündemine oturan Milli Eğitim Bakanlığı, geniş kitleler taraflarından da yakından takip edilmektedir.
Siyasi iktidarın seçim karnesini de yakından ilgilendiren icrai yönüyle bu bakanlığın iyi yönetilmesi seçim kaybettirip kazandırma etkisine bile sahiptir.
Tüm bunlardan dolayı Milli Eğitim Bakanlığının hem yöneticilerinin beyanatları hem de uygulamaları bakımlarından personeline ve halka güven vermesi gerekmektedir.

İktidar partisinin 12 yıllık iktidarı döneminde MEB iyi yönetilmiş midir?
Bu soruya cevap verirken iktidarın politikalarını ideolojik olarak değerlendirmek istemiyorum çünkü bu algıya göre değişir. Politikalarını benimseyenler de olabilir benimsemeyenler de. Ele almak istediğim bakış açısı tutarlılık. Örneğin cumhuriyet döneminde çıkan tüm yönetmelik sayısı kadar son 12 yılda yönetmelik yayımlandı desek çok da abartmış olmayız. Eğitim kurumları yöneticiliği atama yönetmeliği neredeyse her yıl yenilendi. Okul türleri, üst öğretim kurumlarına giriş sınavları baş döndürücü bir değişim geçirdi. Eskiden yöneticiler yönetmelikleri neredeyse ezbere bilirdi. Şimdi ise çıkan yönetmeliği detaylı incelemeye bile gerek gören görülmüyor, bunun gerekçesi kısa zamanda yenisiyle mülga duruma düşeceği inancı!

Kısacası MEB yönetim bakımından son 12 yılda istikrarı yakalayamamıştır. Her Bakan hatta Müsteşar değişiminde adeta iktidar değişmişçesine bir önceki uygulamaların değiştirilmesi gelenek halini aldı. Okula başlama yaşındaki keskin inat bu yıl kırıldı örneğin. Serbest kıyafet uygulaması bir yıl olmadan değiştirildi. Eğitim özrü yer değiştirmesi olmayacak dendi, oldu. Sözleşmeliler seçime bir ay kala apar topar kadrolu oldu. Taşra yöneticilerinin yer değiştirme tercihleri bile alındı son saniyede iptal edildi.
Son dönemde bir de sosyal medya üzerinden açıklamalar yoğunlaştı. Müsteşar Bey tüm eş özür atamalarını yapacağız dedi, ancak gerçekleşmedi. Daha sonra Bakanlık doğrudan bunu uyguladı, bu kez de eşinden yüzlerce kilometre uzağa atanan öğretmenler itiraz etti. Yarın okullar açılıyor hala özür atamaları netleşmedi. İlk atama başvuruları gecikmeli de olsa alındı ama atamalar ne zaman yapılacak belli değil. İlk atamalar sene başı seminer döneminin en az yarısını kaçıracaklar. Bakanlık istisnasız tüm atamaları belirtilen takvimden sonra yapabildi. Tüm bunlardan sonra maalesef koskoca MEB yalancı çobana döndü. Bundan böyle MEB yetkililerinin açıklama ve uygulamalarının tamamı soru işaretiyle karşılanacaktır.

Neticede ne mi oldu? Hani bir reklam sloganı vardı hatırlarsınız: ‘İnsanların güvenini kaybetmektense para kaybetmeyi tercih ederim.’ İşte MEB ondanını kaybetti.
Konuyla ilgili olarak mebpersoneli.com.tr sitesinde yapılan anketin sonucu:

MEB Yetkililerinin Açıklama ve Uygulamalarına Güveniyor musunuz?

EVET : 188 Oy                  5.9%
HAYIR : 2951 Oy             91.9%
FİKRİM YOK : 71 Oy       2.2%
Toplam Oy: 3210

Metin KOÇER
metinkocer06@gmail.com