Dershanelerin Kapatan ve MEB Kadrolarını boşaltan 6528 Sayılı
Millî Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 14 Mart 2014 tarih ve 28941 sayılı Resmi
Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girdi. Girdi girmesine de konuyla ilgili
tartışmalar da sürüyor.
Bilindiği üzere Ana Muhalefet Partisi CHP kanunun neredeyse
tamamını Anayasa Mahkemesine taşıdı. Çıkarılan bu kanunla asaleten il milli
eğitim müdür yardımcılığı ve ilçe milli eğitim müdürlüğü yapan tüm yöneticiler
eğitim uzmanlığı kadrosuna alınmış oldular. Bunun yanında özel dershaneler bu
yıldan itibaren kanun uyarınca kayıt yaptıramayacaklar. Kanunun öne çıkan
sonuçlarından biri de 13 Hazirandan itibaren ülke genelindeki tüm eğitim kurumu
yöneticilerinin görevlerine son verilecek olması.
Kesin olarak doğrulatamamakla birlikte ulaştığımız bir
bilgiyi sizlerle paylaşmayı bir görev biliyoruz. Ulaştığımız bilgi şu: Anayasa
Mahkemesi 6528 Sayılı kanunu 12 Haziran Perşembe günü gündemine alacak ve
kanunla ilgili kararını verecek.
Peki, AYM’nin vereceği karar nasıl çıkabilir? Yukarıdaki üç
önemli konuyla ilgili görüşümüzü gerekçeleriyle sizlerle paylaşmak istiyorum.
1-
Görevden alınan taşra yöneticilerinin durumu:
Hemen görüş belirteyim ki bu düzenleme AYM’den
dönecektir. Hiçbir inceleme ve soruşturma olmaksızın ve neredeyse sıfır
gerekçeyle görevden alınıp hem hiyerarşik açıdan hem de mali açıdan önceki
görevlerinden alt bir statüye düşürülen yöneticiler açık bir mağduriyete duçar
edilmişlerdir. Bu görev emsal gibi görülen önceki uygulamalarla da benzeşmez
şöyle ki: daha önce MEB genel müdürlük ve daire başkanlığı görevlerini
kaldırmak suretiyle yöneticileri havuza almıştı. Ancak görev ortadan kalktığı
için yöneticilerin eski görevlerine döndürülmemesi hukukla izah edilebilir. Şimdiki
durumda ise görev kaldırılması söz konusu değildir. Hiçbir idari gerekçe
gösterilmeksizin keyfi bir şekilde: “ben sizi aldım, yerinize başkalarını
getireceğim.” gibi hukukla bağdaşmayan ve yazılı kanunları olmayan ilkel kabile
yönetimi anlayışıyla karşı karşıyayız. AYM’nin bu durum karşısında tavır
göstermemesi kendisini inkâr etmek anlamına gelir. Kabak gibi bir haksızlığa
hatta tartışmasız bir zulme ses çıkarmayan AYM gitsin AVM olsun!
Konuyla ilgili bir başka tartışma konusu da
kararın geriye işleyip işlemeyeceği. Allah aşkına bu karar geriye işlemeyecekse
nereye işleyecek? Zaten sadece mevcut yöneticileri ilgilendiren bu düzenleme bu
yöneticileri etkilemeyecekse neden alınacak? Zerre kadar hukuk bilgisi olan
kişi der ki: “AYM bu maddeyi bozarsa MEB derhal mevcut yöneticilerin
kararnamelerini yeniden düzenleyip aynı gün muhataplarına ulaştırmalıdır ve
resmi yazının altına da: “Hukuki olarak bir yanlış yaptık ve sizleri huzursuz
ettik, özür diliyoruz.” İbaresini de eklemelidir.
2-
Dershanelerle ilgili kanun maddesi:
İşin doğrunu bu düzenleme de kesinlikle AYM’den
dönecektir. Nitekim ÖZDEBİR bir açıklama yaptı ve kayıt almaya devam
ettiklerini açıkladı. İnsanların eğitim alma –hadi eğitim Takviyesi diyelim-
özgürlüğünü elinden almak mümkün değildir. Sokaktaki çocuk bile bu uygulamanın
kanunsuz olduğunu teslim eder. Sanat kursları da kapatılacak mıdır? İngilizce kursları
da kapatılacak mıdır? KPSS kursları kapatılacak mıdır? TUS kursları kapatılacak
mıdır?
Dershanelerin kapatılmasının pedagojik
değil siyasi bir yaklaşım olduğu gün gibi aşikardır. Hür teşebbüsün önünü
kesmek gibi açık bir hak ihlalidir ve AYM bu kanun maddesini iptal etmezse aynı
şekilde kendi varlığını da inkar etmiş olur. Sizleri kanun oylamasında Sayın
Nabi Avcı’nın bir eli alnında beli bükük bir şekilde “Biz ne yapıyoruz Allah
aşkına” dercesine el kaldırışına havale ediyorum.
3-
Eğitim yöneticilerin görevlerine son verilmesi:
Doğrusu bu madde konusunda tereddütlerim
var. DMK’da eğitim kurumu yöneticiliklerinin ek görev olması ve bu
yöneticilerin eğitim öğretim sınıfında olmaları ve asli görevlerinin öğretmen
olması MEB’in elini güçlendirmektedir. Bununla birlikte 1999’dan beri sınavla
yönetici alınıyor olmaları, mevcut yöneticilerin birçoğunun emek vererek ve
sınav kazanarak bu görevlere gelmeleri ve sayısız Danıştay kararıyla bu
yöneticiliklerin kazanılmış hak sayılması da yöneticilerin elini güçlendiren
argümanlardır.
İşin doğrusu bu maddelerin hiçbiri üzerinde
düşünülmüş ve sakin kafayla hazırlanmamıştır. 17 ve 25 Aralık operasyonlarından
sonra en yukarıda bir sinir, stres ve telaş havası hakim oldu. Bir “temizlik”
amacıyla ne var ne yok tüm yöneticilerin görevden alınması belki de ani olarak
ortaya atılan bir görüş oldu. Dikkat edin dershane düzenlemesi dışında
yöneticilerin görevden alınması hiç tartışılmadan paldır küldür gündeme geldi.
Allah aşkına 20 yıl yöneticilik yapmış
birinden öğretmenlik yapmasını nasıl bekleyeceksiniz? Nasıl bir verim
alacaksınız? Bu uygulamayı hayata geçirenlere sesleniyorum: Siz çocuğunuzu bu
kişilerin okutmalarını ister misiniz?
Üstelik 4 yıllığına yönetici yapılan
kişilerden ne gibi bir örgüt kontrolü ve vizyon bekleyeceksiniz? Bırakın onu il
ve ilçe merkezleri dışında kalan yerlerde yönetici bulabileceğinizi mi
sanıyorsunuz? Müfettiş denetimini kaldırıp bir de yöneticiyi
etkisizleştirirseniz personel motivasyonunu ve etkili performansı nasıl sağlayacaksınız?
Yukarıda da belirttiğimiz gibi 12 Haziran’da
AYM’nin karar vereceği bilgisine ulaştık. İşin doğrusu AYM’nin 12 Haziran’da
konuyu görüşecek olması 13 Haziran açısından da bir mesaj olabilir.
Bekleyip göreceğiz…
Metin KOÇER