26 Ağustos 2013 Pazartesi

ÖĞRETMENLER HARAÇ MEZAT!

Eski Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer döneminde yayımlanan 2011/40 sayı ve tarihli genelgede “Gerek merkezi sistemle gerekse sınavsız öğrenci alan Bakanlığımıza bağlı her tür ve düzeydeki resmi eğitim-öğretim kurumlarına öğrenci kayıt kabullerinde ve diploma verilirken kesinlikle bağış talep edilmeyecek.” ifadesi yer almış ve daha sonra bu genelgeyi dikkate almayıp bağış toplayan okul müdürleri hakkında soruşturmalar açılmıştı.

15.08.2013 tarihinde ise Temel Eğitim Genel müdürlüğünden Müsteşar Yusuf Tekin imzalı bir yazı yayımlandı o yazıdaki bağış emri ise şöyleydi: “Velilerimizden herhangi bir ad altında zorunlu bağış talep edilmeyecek, tüm işlemler öğrencilerin T.C. Kimlik numaraları üzerinden yapılacak, kırtasiyecilik ve bürokrasiyi artırıcı çalışmalar yapılmayacaktır.”
Kılık kıyafet, okula başlama yaşı ve daha birçok alanda olduğu gibi bu konuda da bir gevşeme ve eskiye dönüş gözden kaçmamaktadır. Yeni yazıya göre kayıtlarda veli isteğine bağlı bağışlar kabul edilebilecektir.

Bir yönüyle değerlendirildiğinde bu durum okulların elini rahatlatan ve okul aile birliklerine imkân sağlayan bir düzenlemedir. Bir diğer açıdan bakıldığında ise yine velileri ve okul idarelerini zor durumda bırakan bir uygulama olacaktır. Daha önceki yazılarımda sık sık belirttiğim gibi bu işin çözümü her öğrenci için belirli bir miktar paranın okul aile birliği hesaplarına yatırılmasıdır.
Bu konuda bazı rahatsız edici duyumlar da kulağımıza gelmektedir. Özellikle öğrencisi 1. Sınıfa başlayan öğrenci velilerinin, çocuklarının methini duydukları öğretmenlere verilmesi karşılığında okul aile birliği hesaplarına yüklü miktarda bağış yapmaya zorlandıkları konuşuluyor. Çocuklarının istikballeri ve iyi yetişmeleri için hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan velilerden yine onların bu yumuşak karınlarını bilen yöneticilerin binlerle ifade edilen miktarları talep ettikleri söylentileri ayyuka çıkmış durumdadır.

Özellikle kayıt dönemlerinde okul aile birliği hesaplarında oluşan aşırı hareketlerin denetlenmesi ve velilere adeta şantaj yapan yöneticilerin gerekli cezaya çarptırılması gerekir.
Yapılması gereken şey, tüm öğrencileri bir havuzda toplayıp kura usulüne göre sınıflara adil şekilde dağıtmaktır. Böyle yapıldığında herkes hakkına razı olacaktır.

Sınıf yönetimi, mesleki bilgi, öğrenci psikolojisine hakimiyet ve diğer yönleriyle emsalleri arasında dikkat çekici başarı gösteren öğretmenler ödüllendirilmeli, eksikliği olan öğretmen de bunun karşılığını görmelidir.

Metin KOÇER
Metinkocer06@gmail.com

MEB' BEŞ KONUDA ÇÖZÜM ÖNERİSİ

Madem her türlü yeniliğe, gelişmeye ve fikre açığız ve hem madem her türlü gelenekçi ve oturmuş uygulamaları bile cesurca değiştirmeye meyyal bir Milli Eğitim Bakanlığımız var artık, işte size birkaç ekstrem fikir:

BİR: Eğitim camiasında olanlar iyi bilir. Ne kadar yetersiz ve başarısız olursa olsun bir öğretmeni görevden almak deveyi iğne deliğinden geçirmekten zordur. Depresif rahatsızlığı olan, derslerde öğrencilere hiçbir katkısı olmayan, asosyal ve problemli de olsa bir öğretmen kendi isteğiyle tedavi olup ‘öğretmenlik yapması uygun değildir.’ raporu almazsa veya kendisi ‘öğretmenlikten ayrılıp başka bir göreve geçmek istiyorum’ demezse görevinde kalır.
Önerim şudur: Bu tip vakalarda yöneticiler kişinin tedavisini veya tıbbi tespitini re’sen yaptırabilme yetkisine sahip olmalıdır. Yetersizliği bilimsel ve objektif olarak tespit edilen kişilerin öğretmenlikle ilişkileri hiç zaman kaybetmeden kesilebilmelidir.

Bunun yanında sadece meslekten uzaklaştırılması gerekenler değil tüm öğretmenlerin sıkı şekilde denetlenmesi ve objektif kriterlerle performans ölçümlerinin yapılması gereklidir. Bu ölçümler neticesinde başarılı olanlara bu, gerek görevde yükselme gerekse ödül ve kariyer basamaklarında yükselme olarak yansıtılmalıdır. Aynı şekilde yapılan ölçümlerde yetersizliği tespit edilenler periyodik olarak hizmet içi eğitimlere tabi tutulmalı ve buna rağmen istenilen düzeye ulaşamayan öğretmenlerin meslekten uzaklaştırılmalarının önü açılmalıdır.
Bunları yazdığım için rahatsız olan bir grup olabilir ama şu unutulmamalıdır ki görevini iyi yapan insanlar çalışmalarının görülmesi ve ilaveten de eksikliklerini gidermek için denetlenmek isterler.

İKİ: Özellikle ortaöğretimin zorunlu olmasından sonra liselerde görev yapmak oldukça güçleşmiştir. Zorla sınıflara doldurulan ve örgün eğitime bilişsel, zekâ kapasitesi ve mental olarak uygun olmayan öğrencilerin bir şekilde okullarda tutulması için zorlama yoluna gidilmemelidir. Okullardaki akademik eğitim belirli bir düzeyin altına indirilmemelidir. Eskiden olduğu gibi lise mezunu denildiğinde ‘sosyal ve pozitif bilimlere temel olarak hâkim, yeterli düzeyde genel kültüre sahip’ insanlar anlaşılmalıdır. Yetersiz öğrenciler işletmelerle entegre mesleki eğitim ağırlıklı olmak üzere yaygın eğitime ve uzaktan öğretime yönlendirilmelidir. Bunu yaparken, yani ortaöğretim kurumlarının düzeyini belirli bir seviyede tutarken bilimsel çalışmalarla kurumların ölçme ve değerlendirme birlikteliği sağlanmaya çalışılmalıdır. Bu ortak sınavlar veya sondaj usulü denetimlerle sağlanabilir.
ÜÇ: Eğitim Kurumu yöneticilikleri ciddi şekilde ve uzmanlardan oluşan bir ekip çalışmasıyla ele alınmalı ve revize edilmelidir. Ciddi bir çalışmayla çok gereksiz kadroların işgal edildiği ve yetişmiş fakülte mezunlarının anlamsız şekilde memur olarak çalıştıkları görülecektir. 100 öğrencili bir okulda 5 idarecinin bulunduğunu bilmeyen yoktur. Norm kadro yönetmeliği tekrar incelenmeli ve anlamsız ve şişirilmiş kadrolar kaldırılmalıdır.

DÖRT: Eğitim Kurumlarında yöneticilik yapanların aldıkları ücretler yeniden gözden geçirilmelidir. Çeşitli kalemlerle beraber 1500 TL ders ücreti alan idareci yanında 600 TL ders ücreti alan da vardır. Ayrıca mesleki eğitim veren okullarda tam gün tam yıl eğitim verme işi denetlenmelidir. Koca yazda açılan bir iki kurs veya verilen birkaç yüz yüze eğitimden dolayı haftada 30 saat ek ders alınması uygulaması gözden geçirilmelidir. Eğitim yöneticileri arasında ‘Almancı’ durumunda bir kesimin olması diğer birçok yöneticiyi küstürmektedir. Aynı veya daha fazla işi yapan bir yönetici başkasının kendisinden 3-4 kat fazla ücret aldığını gördüğünde haklı olarak isyan etmektedir.
Örneğin: 200 öğrencili bir YBO müdürü sırf yatılı okul müdürü olduğu için haftada 30 saat ek ders ücreti alır. Ancak bu okul herhangi bir ortaokul olsaydı alacağı ek ders haftada 20 saat olacaktı. Görünürde YBO yatılı olduğu için adaletmiş gibi duruyor ancak durum göründüğünden farklıdır, şöyle ki: bahse konu okul normal bir ortaokul olsaydı bir müdür ve bir müdür yardımcısı tarafından idare edilecekti. Ancak YBO olduğu için bir müdür, bir müdür yardımcısı, pansiyon olduğu için pansiyondan sorumlu bir müdür yardımcısı (kız-erkekse bir de bayan), yine pansiyon olduğu için bir müdür başyardımcısı olmak üzere en az 4 idareciyle yönetilir. Anlayacağınız devlet zaten okulun yatılı olmasından dolayı ilave 2 yönetici vermek suretiyle tedbirini almıştır. Dolayısıyla müdüre 30, başyardımcıya 30, pansiyondan sorumlu yardımcıya 28, diğer yardımcılara 22 saat ek ders vererek haksızlık yapmaktadır.

Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Yine kurulacak uzman bir komisyonla bu haksızlıkların en aza indirgenmesi için çalışmalar yapılmalıdır.
BEŞ: Okullar taşımalı eğitim belasından kurtarılmalıdır. Öğrencilerin taşınması işi bütünüyle belediyelere devredilmelidir. Belediye artık araç filosu mu kurar, taşeron firmalara mı taşıtır kendi bileceği iştir ama taşıma yükü kesinlikle okullardan alınmalıdır.

Şoförlerin denetimi, yolcu kapasitesi, araçların uygunluğu ve güzergah gibi ayrıntılar eğitimcilerin omuzlarına yüklenmemelidir. Görevleri olmadığı halde sorumluluk yüklenen birçok yönetici bu sebeplerden dolayı soruşturma geçirmekte ve cezalar almaktadır.
İl ve ilçe müdürlükleri de taşıma ihalelerinde akıl almaz sorunlarla karşılaşabilmektedir. Şu anda özel idarelerde olması gereken sorumluluk hemen hemen bütünüyle il ve ilçe milli eğitim müdürlüklerine yüklenmiştir.

Örneğin hem ortaöğretimi zorunlu tutacaksınız hem de öğrencilerin taşınma işi ekim ayının sonuna sarkacak. Veliler hesabı il ve ilçe müdürlüklerinden soracak. Sınavla öğrenci alan okulların durumu ve pansiyonlara yerleşecek öğrenciler için yapılacak mahalli sınavlardan dolayı ortaöğretim taşıma işi mecburen gecikecek. Göz göre göre öğrenciler okul açıldığında en az 1 ay taşınamayacak.
Öğrencilerin taşınma sorununu çözmek için Nakdi destek verme seçeneği tüm yönleriyle değerlendirilmelidir.

Metin KOÇER

24 Ağustos 2013 Cumartesi

ROTASYONDA ASLINDA NE OLDU?

Taşra rotasyonu neden gereklidir?

Taşra yöneticilikleri zor ve yıpratıcı görevlerdir. Bir yöneticinin yıpranmışlığı onun başarılı olup olmadığıyla ilgili değildir. Herkesin bir gün söyleyecek sözü bitebilir. Uzun yıllar aynı görevde kalan yöneticilerde bir meslek körlüğü oluşur, göz alışması olur. Yeni bir göreve gidildiğinde yeni bir başlangıç ve heyecanla kişinin çalışmasına dinamizm gelir. Ayrıca ikili ilişkilerde de zaman içerisinde yozlaşma oluşması kaçınılmaz olur. Diğer taraftan bir yöneticinin çalıştığı yer mahrumsa sürekli bir mağduriyet; çalıştığı yer mamursa sürekli ödül halinde olma adalet anlayışına muhalefettir. Nimet ve külfet paylaşılmalıdır.
Ayrıca bir yöneticinin sonsuza kadar aynı görevde kalamayacağı yadsınamaz bir gerçektir. Adil bir yer değiştirme sistemi oturtulmadığında meclis kulisleri; ara renkli ve parlak kravatlı, zorlama gülüşlü, ceketi adeta fermuar çekilmiş gibi boynuna kadar ilikli, ezik, kişiliksiz, el etek öpen yöneticilerle sürekli dolup taşmaya mahkûmdur.

Bu rotasyonun olmamasıyla eskiden olduğu gibi bundan böyle de Güven Park; randevu bekleyen, ceketini iliklediğinde göbeği iki ilik arasından taşan, kravatını ne kadar sıkarsa sıksın gömleklerinin son düğmesi kavuşmayan, yarı ütülü pantolonlu yoz müdürleri ağırlamaya devam edecektir. Veya müdürler böyle olmak zorunda kalacaklardır.
UEYDER’in İşi Gücü Rotasyon muydu?

Dernek yöneticileri bu konuda kendilerini savunabilirler ama konuyu yakından takip eden biri olarak şunu söyleyebilirim ki bu tespit çok büyük bir haksızlıktır. Dernek ilk kurulduğunda en büyük hedef çok ciddi sıkıntı olan mali hakların düzeltilmesiydi. Nitekim bu çalışmalar netice verdi ve yöneticiler ek ders yerine ek ödeme almak suretiyle en azından diğer ilçe müdürleri ve emsalleri şube müdürleriyle eşit gelire sahip olabildiler. Kuşkusuz bu yeterli olmadı ve hala bir ilçe müdürü toplamda bir yatılı okul müdürünün çok gerisinde kazanca sahiptir ve bu sık sık dile getirilmektedir. Yine ayrıca biraz insaf ve izan sahibi herkes teslim eder ki dernek yöneticileri MEB taşra yöneticilerinin 3600 ek göstergeye kavuşması için şişeler dolusu mürekkep harcamışlardır. Bu çabalar sürecektir de. Ancak tüm bunlar, yıllardır çakılı ve mahrum yerlerde çalışmak zorunda kalan taşra yöneticilerinin adil bir yer değiştirmeye tabi tutulması için çaba göstermeye engel değildir.

Rotasyon Yanlısı Yazanlar Kişisel Çıkarlarına mı Hizmet Ediyorlar?
Birçoğunu çok yakında –epey yakından- tanıyan biri olarak söyleyebilirim ki bu tespit de kasıtlı ve tahrik amaçlı bir iftiradır. Bu yöneticilerin birçoğu orta ve ortanın üstü sayılabilecek görevlerdedir. Amaçları sadece onurlu ve kurumsal bir görevdir. Devletiyle barışık, adaletle yönetilen, seçkinci anlayıştan uzak, eşitlikçi ve haysiyetli bir vazifeye kavuşmak için çaba gösterilmiştir.

Şunun altını net olarak çizmek gerekir ki taşra yöneticileri siyasi erkle çatışma içine girmeyi akıllarından bile geçirmemektedir. Bilakis aklı başında her yönetici hem kendi çıkarları hem de kurumuna azami katkı açısında siyasi iktidarla mutlak bir uyum içerisinde çalışmak zorunda olduğunun bilincinde olmalıdır. Ancak, taşra yöneticiliklerinin siyasi görevler olduğu algısı da son derece rahatsız edicidir. Siyaseti siyasetçiler yapmalıdır. Bir siyasi partinin işlerini ilçe ve il başkanlarıyla kendi yerel teşkilatları yürütür. Taşra yöneticileri devletin memurlarıdır ve devletin mevzuatı ve hedefleri doğrultusunda hükümetin icraatlarını yürütürler. Burada şunu da netleştirmek lazımdır ki hükümet partiden başka bir şeydir. Hükümet, yasama ve yargıyla birlikte devletin organlarından biridir. Örneğin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın iki kimliği vardır. Birincisi hükümet başkanı görevi ki bu görevi dolayısıyla devleti temsil eder ve bir ildeki tüm faaliyetlerinde kendisine ilin valisi eşlik eder. Diğer bir kimliği parti başkanlığıdır. Erdoğan, parti başkanı sıfatıyla parti çalışması yaparken veya siyasi bir miting yaparken devletin valisi orada bulunmaz ve işine bakar. Bu ayrımı iyi anlamak ve irdelemek gereklidir.
İzah etmek istediğimiz şey özetle: Taşra yöneticilerinin il ve ilçe başkanlarına yalvar yakar kulis yapmalarını başarı olarak ortaya koymak, her biri fakülte mezunu ve teknik görevlerde bulunan yöneticilere ve o düzeydeki diğerlerine çok büyük bir züldür.

Rotasyon Neden Engellendi?
Adil bir yer değiştirme sisteminin getirilmesi MEB için cumhuriyet tarihinin en anlamlı hamlesi olacaktı. Ancak özellikle Ankara, İstanbul, İzmir ve başka birkaç büyük ildeki ‘beyaz’ yöneticiler yukarıda da belirtiğimiz gibi çılgınca ve fütursuzca kulis yaptılar. Siyasilerin önünde eğildiklerinde neredeyse başlarını yere çarpacak kadar riskli akrobatlık yapan, eş- dost ve akrabalık gibi olabilen her türlü ilişkiyi sonuna kadar sömüren, siyasileri taciz edercesine her ortamda ve her zeminde bu uygulamanın olumsuz olduğunu ifade eden yöneticiler, şimdilik hedeflerine ulaşmış görünüyorlar.

Burada şunu da açıkça ifade etmek lazım ki bu yöneticilerin bel hizasından bırakıldıklarında yere düşene kadar yedi takla atarak vahşice mücadele etmelerinin en önemli amili paradır. Evet para. Bu saydığımız büyük iller ve bu illerin ilçelerinde çok ciddi anlamda MTSK geliri olan yöneticiler bu ballı görevleri bırakmak istemiyorlar. Bunun yanında dolaylı menfaatler ve toplumun kaymak tabakasıyla doğrudan temas halinde olmalarının sağladığı sahte itibar ve statü de Allah için bırakılacak gibi değildir! Yanlış anlaşılmasın bu kadar takladan sonra bu yöneticilerin işgal ettikleri görevlere verecek itibarları kalmaz, bahsettiğim şey işgal ettikleri görevlerden aldıkları kazip itibardır.
Müsteşar’ın Rotasyon Serüvenini Nasıl Değerlendireceğiz?

Sayın Tekin bu süreçte sonuna kadar direnmiştir. Hakkını teslim etmek lazım ki Sayın Tekin rotasyonun kesinlikle yapılması gerekliliğine inanmış ve bu yolda son ana kadar kararlılıkla durmuştur. Ancak kelimenin gerçek anlamıyla son saniyede Sayın Başbakan’ın talimatıyla parmak düğmeye giderken uygulamadan vaz geçilmiştir. Televizyon röportajında Sayın Tekin’in vücut diline dikkat edenler ne kadar üzgün ve mahcup olduğunu hissetmişlerdir. Özellikle moderatörün ‘Taşra rotasyonu yapılacak mı?’ sorusuyla Sayın Tekin ‘Tuvalete gitmek için izin alıp kantinde yakalanan öğrenci’ psikolojisine girerek ‘Bu soruyu sormasanız iyiydi.’ demeye getirmiştir. Aslında Sayın Tekin’in yapması gereken şey derhal istifasını vererek inanmadığı bir uygulamaya ortak olmamasıdır ama ben şahsen Sayın Tekin’in istifa etmemesini de anlayışla karşılama taraftarıyım. Neticede genç yaşta böyle bir göreve gelmiş ve istikbali parlak başarılı bir bürokrattır. 2014 Haziranında mevcut yönetmeliği uygulayarak durumu toparlama şansına da hala sahiptir.
2014’te Yönetmelik Uygulanır mı?

Daha önce Çalışma Bakanı Sayın Faruk Çelik, tüm bakanlıkları kapsayan bir yönetmelik hazırlandığını ifade etmişti. Nitekim Sayın Tekin de DPB tarafından yönetmeliğin bitirilerek imzaya çıktığını ve bu yönetmeliğe uygun olarak kendi yönetmeliklerini yeniden revize edebileceklerinden bahsetti. Fazla uzatmaya gerek yok. Yöneticiler özellikle 22 Ağustos darbesinden sonra tüm beklenti ve inançlarını yitirmişlerdir. Bu saatten sonra Bakanlık yetkililerine sadece ‘Allah bir’ derlerse inanılacaktır.
Rotasyon yapılsaydı ne olurdu?

Ne masallar anlatıldı. Kurum hafızası silinirmiş, işler yarım kalırmış, uyum problemleri çekilirmiş, mış, miş, muş, müş…
Bunların tamamı masaldır, dikkat edin hikâye falan değil haza masal. Yani gerçekle ilişkisi olmayan, yani hayal, yani doğaüstü, yani zorlama.

Maalesef Sayın Tekin de kerhen bu masaldan alıntılar yaptı.
Rotasyon yapılsaydı iğne ucu kadar bir aksaklık olmazdı. Derhal işler yoluna girer, yeni yöneticiler eskilerin açıklarını kapatır, yeni bir ivmeyle taşra teşkilatı bütünüyle ağustos böcekliğinden bal arısı kovanına evrilirdi.

Şimdi Ne Olacak?
‘Asrın müceddidi’nin şu sözüne imanımız vardır: “Beşer, zâhirî esbaba bakar; bazen yanlış eder, zulmeder. Fakat kader, başka noktalara bakar, adalet eder.”

İnanıyoruz ki şer gibi görünen şeylerde hayır, hayır gibi görünen şeylerde şer olabilir. Neticede bu iptal belki de hayırlara vesile olacaktır. Ancak yine inanıyoruz ki ‘Beşer zulmeder Allah adalet eder.’ Neticede bizim için hayırlı da olsa bu yapılan işin zulüm olduğu gerçeğini değiştirmez.
Hâsılı ucunda ölüm yok, yöneticiler işlerinin başındalar. Herkesin bir hesabı varsa asıl hesap sahibinin Allah olduğuna inancımız tamdır. ‘Büyük’ müdürlerin ‘düzen’leri bozulmamış olacak, ‘küçük’ müdürler alıştıkları zorluklarla mücadele etmeye devam edecekler. Bakanlık yetkilileri hiçbir şey olmamış gibi – belki biraz göz bebeklerine bakmakta güçlük çekseler de- konuşmaya ve işlerini yapmaya devam edecekler. Yine sıcak havalarda takım elbiselerle meclisin dar koridorlarında ve Milletvekili kapılarında koltuklarının altları terleyerek bekleyen yağız müdürler görmeye devam edeceğiz.

Hayat devam edecek anlayacağınız!

Metin KOÇER
metinkocer06@gmail.com
 

 

 

 

17 Ağustos 2013 Cumartesi

TEŞEKKÜRLER YİĞİT MÜSTEŞAR


Başta Sayın Bakan’ım ve taşra teşkilatı yönetmeliğindeki icrai etkisinden dolayı da özellikle Sayın Müsteşarım,

Taşra yöneticileri yer değiştirme işlemini sonlandırmak üzeresiniz. Bu yaptığınız icraat hiç kuşkunuz olmasın ki Milli Eğitim Bakanlığı için büyük bir atılım olacaktır. ‘İşler aksar’, ‘ Alışma süreci uzar’ vb. gibi dayanaksız ve anlamsız gerekçeleri göz ardı etmekle çok isabetli bir karar aldınız ve inanın yöneticiler yeni yerlerine gittiklerinde çok daha etkili ve verimli çalışacaklardır.

Sayın Müsteşarım, siz bizlere değer verdiğinizi ve adil olduğunuzu gösterdiniz ya; inanın bizler de sisteme ve güzel ülkemize bundan böyle daha büyük bir inançla sarılıp sahip çıkacağımıza, ülkemizin güzel evlatlarının en iyi eğitimi almaları ve onların milli manevi değerleri haiz, pırıl pırıl vatan evlatları olarak yetişmelerine azami katkı sunacağımıza söz veririz.

Sayın Müsteşarım, belki şu an çalıştığımız beldeden daha mahrum bir yere gideceğiz ama bileceğiz ki bundan böyle bizler özel ve kurbiyet gerektiren ilişkilere gerek duymaksızın devletimiz ve hükümetimiz bizim hakkımızı savunacak ve bize eşit muamele yapacaktır.

Bizler devlet ve hükümet politikalarını cari mevzuat çerçevesinde yürütmekle görevli olduğumuzun ve bunu yaparken gerek bürokrasiyle gerekse de belediye ve yerel siyasetle iyi ilişki ve diyalogla, hiçbir çatışmaya yol açmadan huzur ortamında en verimli şekilde çaba göstermemiz gerektiğinin bilincindeyiz.

Tüm ayak oyunlarına ve ‘özel ilişkilerini’ kullanan yöneticilere rağmen bu sağlam duruşunuz bize güç vermiştir.

Her ne kadar yönetmeliğin çıkmasından hemen önce yapılan atamalar bu rotasyona bir miktar gölge düşürse de neticede sizin de bazı dengeleri gözettiğinizin ve bu atamalara içinize sinmeyerek onay verdiğinizin farkındayız. Sizin gibi adil, dürüst, güçlü ve etkili bir Müsteşara sahip olmak sadece bizim için değil Bakanlığımız ve ülkemiz için de bir şanstır.

Sayın Müsteşarım, bu noktada sizden son bir talebimiz daha olacak o da bu uygulamanın ilanihaye sürmesidir.

Geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi bir kez uygulanıp sonradan rafa kaldırılırsa rotasyona tabi olan yöneticilere çok büyük haksızlık yapılmış olacaktır. Bu uygulamanın kurumsallaşması ve kalıcı olması hem bizim büyük bir isteğimiz hem de büyük bir gerekliliktir.

Bu yönetmeliği hayata geçiren Sayın Bakanımıza, Sayın Müsteşarımıza ve siyasi iradeye şükranlarımı sunuyorum.

Eğitim tarihimizin en önemli icraatlarından biri olarak kabul ettiğim bu yer değiştirme uygulamasının eğitim camiasına ve ülkemize hayırlı olmasını dilerim.
 
Metin KOÇER

 

 

13 Ağustos 2013 Salı

Öğretmenlik mesleği kan kaybetmeye devam ediyor.


Eğitim fakültesi mezunlarının ‘Atanamayan öğretmenler’ olarak kanıksanması ve eğitim fakültesi mezunlarının işsizler ordusu olarak algılanması neticesinde bu yıl öğretmenlik programlarına giriş taban puanları ciddi anlamda düştü. Bu düşüşün ileriki yıllarda artarak devam etmesi kuvvetle muhtemel görünüyor. En az 10-15 yıldır çok yüksek puanla, neredeyse hukuk ve tıp fakülteleriyle yarışarak öğrenci kabul eden eğitim fakültelerinin öğrenci profillerinin giderek zayıflayacak olması görünen köydür!

Öğretmen yetiştirmenin bir de ortaöğretim boyutu var. Köy enstitülerinden başlayarak öğretmen okulları ve öğretmen liselerinden sonra Anadolu Öğretmen Liselerinde öğretmen adayı yetiştiren MEB, son yıllarda bu zinciri kopardı. Önce yönetici ve öğretmen atamasında sıradanlaşan AÖL’ler Öğretmen Yetiştirme ve Eğitimi Genel Müdürlüğünde alınarak Ortaöğretim Genel Müdürlüğüne bağlandı. Böylece herhangi bir Anadolu lisesine dönüştürülen Anadolu Öğretmen Liseleri asıl darbeyi, öğrencilerinin eğitim fakültelerine girerken aldıkları ek puanların kaldırılmasıyla yedi. Tüm bunlardan sonra bir de Bakanlık emriyle kontenjanlarını artıran AÖL’lerin bu yıl taban puanları 50 ila 100 puan arasında düştü.

Tüm bunlardan sonra ne mi olacak? Zaten itibar erozyonuna uğrayan öğretmenlik mesleği özelliksiz, niteliksiz ve sıradan hale gelecek.

Metin KOÇER
metinkocer06@gmail.com

9 Ağustos 2013 Cuma

Aman ha Sayın Başbakan’ım


Taşra yöneticileri rotasyonu için artık son günler yaşanıyor.  Ağustostan itibaren tercihler alınmaya başlanacak. Ay sonuna kadar da ilişikler kesilmiş olacak.
En son yapılan yönetmelik değişikliğiyle ve sayın Tekin’in sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamalardan sonra zerre kadar şüphesi kalmayan yöneticiler yeni duruma göre hazırlandılar. Evlerini kiraya verenler oldu, arkadaşlarıyla veda yemeği yiyenler oldu. Dolayısıyla yöneticiler zihnen rotasyona uğradı zaten.

Tüm bunlara rağmen hala mide bulandıran haberler gelmeye devam ediyor. Duyumlarımıza göre İstanbul’da bir grup yönetici il başkanı Aziz Babuşçu’yla görüşmüşler ve rotasyonun ertelenmesi konusunu doğrudan Başbakan’a iletmesini istemişler. Konu Başbakan’a iletilmiş ve Sayın Erdoğan ‘bu konu daha önce de bana iletildi.’ Demiş. Konuyla ilgili olarak Sayın Erdoğan’ın ne tavır takındığı bilinemiyor.

Aman ha Sayın Başbakan’ım
Sayın Başbakan’ın bu konu siyasi değil teknik bir konudur. Bu kadar gelişmeden sonra kendi Bakan’ınızı ve Kendi atadığınız müsteşarınızı zor durumda bırakmayın.

Bırakın ağzınızdan çıkan sözü bir bakışınız ve imanızın bile emir telakki edildiğini biliyoruz. Bu konuda rotasyon karşıtı bir tutum sergilerseniz ya da bir yıl ertelensin derseniz iş büyük karmaşaya girer.

Sayın Başbakan’ım Bakan’ınıza ve Müsteşarınıza güvenin. İşler size anlatıldığı gibi değil. Rotasyon olursa hiçbir sıkıntı yaşanmayacağı gibi çok büyük problemler de ortadan kalkar.

Ey İstanbul’daki bazı müdürler
Eğer denilen doğru ve hala kalmak için mücadele ediyorsanız yazıklar olsun. Siz kendinizi İstanbul beyefendisi mi sanıyorsunuz? Bu yaptığınız düğünlerde silah ateşleyen magandaların tavrına daha çok benziyor. Bölücülük yapmayın, Türkiye Cumhuriyeti Anadolu’suyla Trakya’sıyla bir bütündür. Siz İstanbul’un değil Türkiye Cumhuriyeti’nin müdürüsünüz.

Bu konuda siyasilerin en ufak bir kusuru yoktur. Onlar işe siyasi bakar ve talepleri iletirler. Ancak bu konu teknik bir iştir. Kendi Bakan’ına ve müsteşarına, dolayısıyla mensup olduğu Bakanlığa saygısızca hala siyasi mercilerden ertelenme talep etmek size yakışıyor mu? Açık yazmak lazım gelirse bu taleplerinizin MTSK'lardan elde ettiğiniz parayla ilgili olduğunu düşünüyorum.

Bir başka zayıf duyumumuz da şu: Güya rotasyon yapılacakmış, ilişikler kesilmeyecekmiş. İlişikler 2014 yazında kesilecekmiş ve o zamana kadar herkes eski yerlerinde görev yapmaya devam edecekmiş.

Saçma sapan bir taleptir bu. Bu talep Bakanlık tarafından dikkate bile alınmayacak ciddiyettedir.

İstirham ediyorum artık bu dedikodular sona ersin. Türkiye Cumhuriyeti kurum ve kuruluşlarıyla ciddi bir devlettir.
Zihnen ve ruhen yer değiştirmeye şartlanmış yöneticiler böyle bir travmayı kaldıramazlar.

Metin KOÇER
metinkocer06@gmail.com

7 Ağustos 2013 Çarşamba

MEB'DEN DEV PROJELER!

Milli Eğitim Bakanlığı tam bir proje enflasyonu yaşıyor.

Fatih Projesi, Türkiye Okuyor Projesi, Ana-Kız Okuldayız Projesi, Mavi Bayrak Projesi, Yeşil Okul Projesi, Pembe Sınıf Projesi, Yazarlarla Buluşma Projesi, Gezici Kütüphane Projesi, Okullar Hayat Olsun Projesi, Camide Buluşma Projesi, Veli Ziyaretleri Projesi, Serviste Okuyorum Projesi, Uçuyorum Projesi, Kaçıyorum Projesi, Proje Hazırlama Projesi, Projem Olur Musun Projesi…
Proje kelimesi TDK sözlüğünde şu şekilde tarif edilmiş: “Değişik alanlarda önceden plan ve programa alınmış, maliyeti hesaplanmış, kurum ve kuruluşların yönetim organları tarafından onaylanmış, kısa ve uzun vadeye bağlanarak özel kurum veya devlet adına gerçekleştirilmesi kabul edilmiş bilimsel çalışma tasarısı.”

Hazırlanan bunca renkli ve cıvıl cıvıl proje gerçekten işe yarıyor mu peki?


652 sayılı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat Ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Millî Eğitim Bakanlığının görevleri arasında şu ifadeler vardır:

Okul öncesi, ilk ve orta öğretim çağındaki öğrencileri bedenî, zihnî, ahlakî, manevî, sosyal ve kültürel nitelikler yönünden geliştiren ve insan haklarına dayalı toplum yapısının ve küresel düzeyde rekabet gücüne sahip ekonomik sistemin gerektirdiği bilgi ve becerilerle donatarak geleceğe hazırlayan eğitim ve öğretim programlarını tasarlamak, uygulamak, güncellemek; öğretmen ve öğrencilerin eğitim ve öğretim hizmetlerini bu çerçevede yürütmek ve denetlemek.”

Bu kadar önemli amaçları gerçekleştirmek ve yürütmek başlı başına çok büyük bir projedir aslında. ‘Öğretmen ve öğrencilerin eğitim ve öğretim hizmetlerini bu çerçevede yürütmek ve denetlemek’ İşte koskoca bakanlık dönüp dolaşıp işi buraya bağlıyor. Milyon tane proje, ciltler dolusu yayın, saatlerce sarf edilen sözler hep öğretmen ve öğrencide buluşuyor. ‘Eğitim öğretim hizmetlerini yürütmek ve denetlemek!
MEB eğitim öğretim hizmetlerini nasıl yürütecek? Gayet tabi ki öğretmen aracılığıyla. Bakan’dan tutun tüm bürokratlar, merkez ve taşra teşkilatı işin hep tali yönleridir. Tüm iş dört duvar arasında verilen eğitimdir.

Dolayısıyla MEB’in en önemli –belki tek önemli- projesi derse kadrolu öğretmen sokmaktır. Hiç kendimizi kandırmayalım ücretli öğretmen denetlenmez. Sıkışırsa dilekçe veriri bırakır.
Bu iş şuna benzer: Çok iddialı bir lokanta açıyorsunuz. Bina muhteşem, tanıtımlar üst düzey, her şey düşünülmüş ve lüks. Garsonlar jilet gibi, sunumlar, ilgi her şey dört dörtlük amma ahçınız yok! Kasaba yemek yaptırıyorsunuz!

Derslere ücretli öğretmen sokmak tam olarak böyle bir şeydir.

Makyaj niteliğindeki ve çoğu, zaman kaybından ibaret olan projecikleri bir kenara bırakıp ‘Dev Projeler’ hayata geçirilmelidir:
BİR: Öğretmen ihtiyacı kadar kadrolu öğretmen atama projesi

İKİ: Kesinlikle geçici görev yapmama projesi

ÜÇ: Zaten yürütülmekte olan PYS’yi (Performans Yönetim Sistemi) hukuki alt yapıya oturtarak hayata geçirme ve çalışanla çalışmayanı ayırt etme projesi!

Metin KOÇER
metinkocer06@gmail.com
 

2 Ağustos 2013 Cuma

YAKIŞIKLI VE KARİZMATİK MÜSTEŞARA TEŞEKKÜR

MEB Müsteşarı, Doç. Dr. Yusuf Tekin sabah saatlerinde twitter hesabından yaptığı açıklamayla taşra teşkilatı yöneticileri rotasyonuna son noktayı koydu.

Bu yönetmeliğin uygulanması bir başarıysa –ki ne başarısı MEB’de iç barışı sağlayacak ve teraküm etmiş birçok sıkıntıyı ortadan kaldıracak çok büyük bir inkılaptır- bu başarının en büyük mimarı Sayın Tekin’dir.
Sayın Müsteşar bu onurlu ve sağlam duruşuyla belki 40-50 kişiyi üzmüş olabilir ama bilmeli ki binlerce yöneticinin gönlünü kazandı.

Geçenlerde bir ilçe müdürü mesaj yolladı ve diyor ki: ‘Büyük bir ilçede çalışıyorum ama ben de artık kimseden ricada bulunmadan tayin isteyip gidebilmeliyim. Uzun yıllardan beri ilk defa kendimi bu kadar onurlu hissediyorum.’ Bu aslında genel kanaatin yansımasıdır.
Sayın Müsteşarın bu duruşundan çıkan sonuç şudur:

BİR: Sendikalara güven olmaz, menfaat birliktelikleri olan sendikalar her an her saniye yaklaşım değiştirme potansiyeline sahiptir ve sizi yüz üstü bırakabilirler. Dolayısıyla siz doğru bildiğinizi yaparsanız bugün veya yarın hak yerine teslim edilecektir.

İKİ: İş öyle bir noktaya getirildi ki; sanki rotasyonu destekleyenler muhalif, rotasyona karşı duranlar da mağdurlar. Sayın Tekin sağlam duruşuyla bunu tamamen boşa çıkardı. Muhalefet şöyle dursun rotasyonu destekleyenler bu konuda tamamen bakanlık ve hükümetin yanında oldular. Hele bu saatten sonra sisteme ve yönetenlerine inancı artan yöneticiler görevlerine sımsıkı sarılacaklardır.
ÜÇ: Diğer taraftan Sayın Müsteşar bu vesileyle gücünü denemiş oldu. Bu konuda geri adım atmayarak bundan sonra da doğru bildiği hususlarda sonuna kadar ısrarlı ve kararlı olacağını göstermiş oldu.

DÖRT: Yönetim biliminin en önemli ilkelerinden biri de lider iş gören ilişkisidir. Liderini yetkin ve karizmatik bulmayan personelin yeteri kadar motive olması mümkün değildir. Sayın Müsteşar son derece karizmatik, kararlı, tutarlı, paylaşımcı, demokratik, şeffaf bir yaklaşım sergilemiştir.
BEŞ: Bu ilkeli duruşuyla bürokrasi-devlet- siyaset ilişkisini tam da olması gereken kıvamda dengeleme başarısı gösteren yakışıklı ve karizmatik Müsteşarımıza teşekkürlerimi iletiyorum.

(Not: Bu yazının yağcılık ya da yaranma olarak değerlendirilmesi anlamsızdır çünkü yazar gerçek kişi değildir.)
Metin KOÇER
metinkocer06@gmail.com

1 Ağustos 2013 Perşembe

ROTASYON MÜNAZARAYA DÖNDÜ!

Taşra rotasyonuna karşı çıkanlar gerçekten artık bizi eğlendirmeye başladı. İnanılmaz yorumlar, açıklamalarla rotasyon karşıtlığı yapılmaya devam ediliyor. Öyle yazılar çıkıyor ki paragraf paragraf okusanız çok farklı kişiler yazmış sanırsınız. Efendim kaos olur, kurum hafızası silinir, aslında biz rotasyonun ruhuna değil de bedenine karşıyız, bu yıl ertelense iyi olur, aslında kısmen de olabilir, yok yok ertelensin, ama biz rotasyona karşı değiliz, sendikalar karşı… ‘Ne anlatıyon hemşerim sen? J

Bilirsiniz münazara yarışmaları vardır. Tez ve antitez olur ve gruplar bunları savunur. Bu iş ona benzedi. Tez: Rotasyon yapılmalıdır ve yararlıdır. Antitez: Rotasyon yapılmamalıdır ve zararlıdır.
Burada avantaj tabi ki tez grubunundur. Her türlü bilimsel veri, genel uygulama vs. rotasyonun faydası yönündedir. Peki, antitez grubu ne diyecek? Ne desinler işte elleri zayıf. Yok hafıza, reset, mağdurum da mağdurum, köylüler büyük illeri bilmez sokaklarda kaybolurlar… bir de Allah’tan antitezciler beceri yönünden de zayıflar. Şöyle bir empati kuruyorum da ben karşıda olsam neler döktürürdüm. J

Şaka bir yana bu işler çocuk oyuncağı değildir.
İlçe müdürlükleri 1 ilçe müdürü ve 2-3 şube müdüründen oluşan basit kurumlar değildir. Çok sayıda şef ve memurla işler yürütülmektedir. Dolayısıyla eskiler giderse gelenler hiçbir şeyden anlamaz bağıra bağıra ortada kalırlar demek kesinlikle doğru değildir.

Yatırım planları yapıldı ve imalatlar sürmektedir. Şu bilinmelidir ki bu işleri yürüten kurum il özel idareleridir. Rotasyonla yeni gelen idareci kısa zamanda nerelerde ne imalat olduğunu öğrenip gidişata hakim olabilir. Zerre kadar sorun olmaz.
Hiiiç işi yokuşa sürmelere lama cime gerek yok. Bu rotasyon olacaktır ve bundan kaçış yoktur.

Metin KOÇER