29 Temmuz 2013 Pazartesi

HALA MI ROTASYON KARŞITLIĞI!

2013 Taşra Teşkilatı Yöneticilerinin Yer Değiştirme Kılavuzuna göre süreç işliyor. 01.08.2013 tarihinde başvurular alınacak ve 14 Ağustos'ta sonuçlar ilan edilerek yöneticiler yeni yerlerine gidecekler.

Buna rağmen bazı çevrelerden konuyla ilgili çatlak sesler çıkmaya devam ediyor. Basit şahsi hesaplarla ‘yazdırılan’ bazı yazılarda ifade edilen zorlama gerekçeler gösteriyor ki taşra rotasyonunun yapılmamasını gerektiren elle tutulur bir gerekçe gerçekten yoktur ve bu konunun ısrarla manipüle edilmeye çalışılmasından anlaşılıyor ki bazı çevreler bu uygulamanın ne demek olduğunu henüz kavrayamamışlar.

Özellikle görevlendirme şube müdürlerinin yerine kadrolu yöneticilerin gelmesi noktasından Eğitim Bir Sen’e ‘gaz verme’ çabası ‘İlkeli bir eğitimci nasıl böyle bir yazı yazar?’ dedirtir nitelikte. Aynı kalemden çıktığı belli olan yazılardan birinde tecrübeye saygıdan bahsedeceksin diğerinde il merkezine ‘yaşlı’ların gelecek olmasıyla EBS’ye gaz vereceksin. İnanılır gibi değil gerçekten.

Bu konu yönetmeliğin ve kılavuzun yayımlanmasıyla çoktan kapandı ama yine de tam olarak kavrayamayanlar için özetleyelim:

BİR: Taşra Teşkilatı Yer Değiştirme Yönetmeliği yangından mal kaçırır gibi 15 günde çıkarılıp apar topar uygulanıyor değildir. Bu yönetmelik tam 2 yıldır ha bugün ha yarın beklenen ve 2 yıl önce KHK ile yasalaşan bir uygulamadır. O yüzden aniden çıkan bir yönetmelikle ortaya çıkan bir mağduriyetten bahsetmek gerçekten konuyla alakasızlığın bir göstergesinden başka bir şey değildir.

İKİ: Yöneticilerin yer değiştirmesi MEB’e münhasır bir uygulama olmayıp tüm Bakanlıklarca uygulanan bir işlemdir. MEB’in bu uygulamayı geç başlatmasını eleştirmek gerekirken, ‘Nereden çıktı bu yönetmelik? demek ‘çomak sokma’ çabası değilse bilgisizliktir.

ÜÇ: Bu yönetmelik ‘eski’ yöneticileri emekliye zorlama amacı gütmemektedir. Hem bir kurumun tecrübeli büyüklerinin birikimlerinden yararlanma gerekliliği hem de herkesin bir süre sonra ‘tecrübeli’ olacağı gerçeği bu gerekçeyi anlamsız kılar. Lakin hiç kimse hiçbir kurumda ilelebet görev yapacak değildir. ‘Neden şimdi?’ sorusunun da cevabı kısadır aslında: ‘Bir yerden başlamak gerekiyor.’

DÖRT: Taşra teşkilatı yöneticilerinin rotasyonunun neden gerekli olduğunu bilmek için bu görevlerin yapısına vukuf olmak lazımdır. Çok uzun süre aynı görevde kalmak yönetici için de kurum için de bir yıpranma ortaya çıkarmaktadır. Yeni yerlerde yeni uygulamalarla verimi artırmaya dönük yer değiştirme uygulaması yönetim biliminin de en temel gereklerinden biridir.

BEŞ: Kuşkusuz sadece yer değiştirme yönetmeliği yeterli değildir. En kısa zamanda atama kriterlerinin de mevzuatla düzenlenmesi, şube müdürlüğü sınavının bir an evvel açılması ve ilçe müdürlüğü ile il müdür yardımcılığına şube müdürlerinin kaynaklık etmesi, yapılması gereken sıradaki uygulamalardır.

ALTI: Rotasyonun 1 yıl ertelenmesi talebi akıllara durgunluk vermektedir. Zaten geçen yıl Sayın Ömer Dinçer’in uzaktan eğitim çerçevesindeki hitabıyla bu yönetmelik sekteye uğramamış mıdır? ‘Bu yönetmelik uygulanmasın.’ demenin bile bir anlamı vardır ne kadar muhal olsa da. Ama 1 yıl ertelensin demek olsa olsa sadece geçici görevli şube müdürleri 1 yıl daha yerlerinde kalsınlar anlamına gelir ki su varken teyemmüm olmaz!
Metin KOÇER

 

26 Temmuz 2013 Cuma

İDARECİLERE EN BÜYÜK MÜJDE BU!


Bilindiği gibi okulların en büyük problemi, okulların ihtiyaçlarını karşılamak üzere kullanabilecekleri ödeneklerinin olmamasıdır. Daha önce bağış ve aidat şeklinde okul aile birliklerine toplanan paralarla karşılanan çeşitli ihtiyaçların karşılanması, okul aile birlikleri için aidat toplanmasının yasaklanması ve bağış toplanmasının da son derece kısıtlanmasından sonra büyük bir çıkmaza girmişti.

Konuyla ilgili olarak bu sitede bir yazım yayınlanmıştı. (TIKLAYINIZ) O yazımda özetle; okul müdürlerinin de para toplamaktan dolayı rahatsız olduklarını ve her dönem için öğrenci başına 30 TL tutarında bir ödeneğin okulların okul aile birliği hesabına aktarılması neticesinde bu sorunun kökünden çözüleceğini ifade etmiştim. Bakanlık da tam olarak buna uygun şekilde bu sorunu çözüyor.

Milli Eğitim Bakanlığı Destek Hizmetleri Genel Müdürlüğünden edindiğimiz bilgiye göre bu konuda hazırlık tamamlanmış. Yapılan çalışmayla her dönem için okul müdürlüklerinin okul aile birliği hesaplarına her öğrenci için 28.90 TL aktarılması karara bağlanmış. Okulların yakıt, elektrik, su ve hizmetli gibi temel ihtiyaçları yine eskiden olduğu gibi genel bütçeden karşılanacak; okul aile birliklerine gönderilen paralar öğrencilerin kırtasiye giderleri, sarf malzeme giderleri ve okulda ortaya çıkabilecek küçük ihtiyaçların giderilmesi için kullanılacak.

Okul aile birlikleri bu paraları Kamu İhale Kanununda yer alan doğrudan temin (22-d) usulüne göre harcayacaklar, harcamalarda yine usulüne uygun kurul ve komisyonlar marifetiyle bu harcamalar gerçekleştirilecek.

Bakanlığın bu uygulamayı 2013-2014 eğitim öğretim yılına yetiştireceği ve okullar açıldığında ve öğrenci sayıları sistem üzerinde netleştiğinde (özel bütçesiz)okulların hesabına bu paraların aktarılacağını, okul müdürlerinin bundan böyle para toplamak zorunda kalmayacaklarını ve velilerden bu yönde gelen şikâyetlerin de bu şekilde ortadan kalkacağını ifade eden yetkililer, okul yöneticilerinin bu paraları amacına uygun ve denetlenebilir şekilde harcamaları hususunda da uyarılarda bulunuyorlar.

Bizim değerlendirmemiz de şudur: Bu söylenenlerin gerçekleşmesi durumunda okul idarecileri çok ama ok rahatlayacaklardır. Her ortamda birilerinden para istemek zorunda veya durumunda kalan idareciler adeta saygınlıklarını yeniden kazanacaklar, bunun yanında ayrıca vatandaşın devlete olan bakışı da olumlu yönde değişecektir. Bunun ne kadar önemli bir gelişme olduğunu ancak okul yöneticiliği yapanlar anlayabilirler. Bakanlığı bu güzel gelişmeden dolayı gönülden tebrik ediyorum.  Şimdiden hayırlı olsun.
Metin KOÇER

25 Temmuz 2013 Perşembe

YÖNETİCİLER MÜNHAL KADROLARI BEKLİYORLAR

Taşra yöneticileri rotasyonuyla ilgili tiyatro devam ediyor. Bize de bir mail geldi. İstanbul’da yöneticilik yapan biri güya rotasyon yönetmeliğini duyunca gözleri dolmuş ve çocuğuyla ‘bu acı haberi’ paylaşamamış. Bir başka yönetici bazı çevreleri arayarak ‘Ben babamın mezarı burada diye geldim, buradan gidince mağdur olurum’ demiş. Biz de diyoruz ki: Sayın müdürüm babanıza Mevla rahmet etsin, nur içinde yatsın, ancak canlı babasını göremeyen, ailesinden uzak yaşamak zorunda kalan yöneticilerin durumlarını da değerlendirmek gerekmez mi?

Şimdi de bir haber patladı: ‘rotasyon yeni dramlar çıkarmasın’ Neymiş, İstanbul’daki yöneticiler İstanbul dışına çıkmak zorunda kalacaklarmış. İstanbul gibi dünya incisi bir ilden ayrılmak zor tabi de bu zorluğun altında MTSK’lardan ayda ortalama 1500 TL almanın da etkisi var mıdır? ‘Beyaz müdürler’ bu mağduriyetleri! trajedileri! dramları! acıları! gözyaşlarını! yaşarken Anadolu’daki ‘siyah müdürler' ne alemde dersiniz? Onlar şehir merkezlerine 2-3 saat mesafede ve yetersiz hastane koşulları olan küçük ilçelerde yaşamaya alışmışlar zaten. Üstelik oralarda trafik de yok, havası da temiz, yaşasınlar gitsinler işte!

Hiç öyle trajedi, dram falan gibi ajitasyonların arkasına saklanılmasın yoksa işin sonu komedyaya doğru gidiyor. Anadolu’nun güzel diyarlarında çalışmak neden mağduriyet olsun ki? Madem mağduriyet, o halde Anadolu’daki yöneticiler bunu yıllardır çekiyor. Hak ve eşitlik anlayışına göre bu yönetmeliği desteklemeniz lazım değil mi? Bununla birlikte yönetmelikte ilçe şube müdürlerinin illere gidememesi çok ciddi bir hatadır ki yargıdan dönerse bu madde döner. Onun dışında sıkıntı yok.

Müdürler hem ağlarım hem giderim hesabı Ek-2’yi incelemeye çoktan başladılar bile. Bu iş hayırlara vesile olacaktır, bundan zerre kadar şüphe yoktur.
 
Metin KOÇER

23 Temmuz 2013 Salı

MEB BAĞIMSIZLIĞINI KAYBETTİ!


2013-2014 eğitim öğretim yılının fiilen başlamasına sadece beş hafta kaldı. Okul dönüşümleri ve bölünmelerinden dolayı birçok okul halen vekaleten veya geçici görevlendirmeyle yönetilmeye çalışılıyor. Eğitim kurumu yöneticileri atama ve yer değiştirme yönetmeliğinin çıkması karınca hızıyla ilerliyor. MEB dün kurulmuş bir bakanlık değildir. Türkiye’nin en köklü ve kurumsal Bakanlığının bir yönetmeliği çıkarmak için 28 şubattan beri kazınıyor olması büyük bir trajedidir. Hep söylenen şeyi yine tekrar etmek lazımsa Ömer Dinçer’in 652 sayılı KHK ile Bakanlığın tüm genetiğini değiştirmesi ve gelenek zincirini kopararak koca Bakanlığı genç ve parlak grup başkanlarına emanet etmesinin sıkıntıları yavaş yavaş ama son derece etkili şekilde kendini hissettiriyor.

MEB’in içinde bulunduğu açmazın en önemli sebebi de aslında bağımsızlığını bütünüyle yitirmesidir. Şu gerçek asla inkar edilemez şekilde ortadadır ki MEB yöneticileri Eğitim Bir Sen'den onay ya da izin almadan bırakın bir yönetmelik yayınlamayı basit bir atamayı bile yapamaz hale gelmiştir. Bu durum bir yönüyle ‘dünya görüşü’ ile izah edilebilse de diğer bir yönüyle de devlet kurumu anlayışını ortadan kaldırmaktadır.

Hal böyle olduğu halde ortada tam da bir ortaoyunu oynanmaktadır. ‘tavşana kaç, tazıya tut’ anlayışıyla kamuoyu saf yerine konulmaktadır. Her türlü icraatta bizzat dahli olan EBS zaman zaman danışıklı dövüşle MEB’i eleştiriyor görünebilmektedir. Zaman zaman da EBS'nin ciddi vefasızlıklarını da görmekteyiz.

Şu sıralar gündemi meşgul eden olayı hatırlayın. 2001 yılında başörtüsü nedeniyle görevden el çektirilen bir öğretmenin yıllar sonra mahkemece göreve iadesine itiraz eden MEB hukuk müşaviri adeta aforoz edilmiştir. İlgili hukuk müşavirinin adını bile bilmiyorum ama, şuna eminim ki rutin bir işlem olarak gördüğü dosyayı göndermiştir. Zerre kadar bir art niyeti ve başörtüsü düşmanlığı olduğunu düşünmüyorum. Hatta milli ve manevi duygularının en az bu yaygarayı koparanlar kadar kuvvetli olduğuna da inanıyorum. Şahsi kanaatim odur ki Sayın Müşavir -evet ciddi bir hatayla- olayı gözden kaçırmıştır. Söz konusu öğretmenin hakkını savunan çevreler olayı fark ettiklerinde sessizce bakanlık yetkililerini uyarabilir ve MEB’in itirazı geri çekilebilirdi. Öyle mi yapıldı? Olur mu öyle şey! Fırsat bulunmuştu bir kere. Başörtüsünün ‘yılmaz savunucuları’ kahramanlar gibi açıklamalar yaptılar, kamuoyunun hassasiyetlerini son damlasına kadar sömürmek için ne beyanatlar, hatta Sayın Bakan’ı istifaya çağırmalar, neler neler! Beyler, öncelikle ilgili öğretmenin dosyasını bilen yok. Belki başka bir kusur var? Bir kişi başörtüsü örtünce her türlü dokunulmazlığı kazanıyor mu? Bilmediğiniz dosya hakkında neden bu şekilde keskin ve saldırgan oluyorsunuz? Bu ülkedeki Müslümanlar sadece sizler misiniz? Münferit bir olaydan dolayı hemen acımasızca linç girişiminde bulunmak ve bir hatayı bu şekilde köpürtmek tam da tesettür kelimesinin kökeni olan ve yüce Allah’ın (cc)  isimlerinden olan ‘Settar’ anlayışıyla ne kadar örtüşüyor? Şimdi sizin samimiyetinize kim nasıl inanacak?

Açıkça yazmak lazım ki fiilen kamuda başörtüsü meselesi büyük oranda ortadan kalkmıştır ve bunda EBS’nin başlattığı imza kampanyası ve sivil itaatsizlik eyleminin katkısı pek azdır. EBS fiili bir durumu adeta kendine mal etme çabasının sevimsiz görüntüsü içine girmiştir. Daha önce de belirttiğim bir hususu tekrar ifade ediyorum: Hükümetin artık bu konuyu çözmesi gerekmektedir. Bunun için toplumsal konsensüs sağlanmıştır. Fiili durum oluşmuştur. Mevzuatta yapılacak çok basit bazı değişikliklerle bu konu pek tabi çözülebilir. Aksi halde ‘bu durumu ranta çevirme’ suçlaması ya da zannı git gide ağırlıklı görüş olarak ortaya çıkabilir.

Aslında konumuz MEB’in bağımsızlık ve kurumsallığıydı ama güncel olmasından dolayı yukarıdaki durumdan bahsetmek zorunda kaldım.

Hasılı, yönetici atama yönetmeliğinin acilen yayınlanması gerekiyor, SBS karmaşasının bir an önce netleşmesi gerekiyor, atama ve yer değiştirme iş ve işlemlerinin bir an önce ve sorunsuz olarak sürdürülmesi ve sonuçlanması gerekiyor. Bu bahsedilen hususlar sürüncemeye bırakılamayacak önemdedir. Aslında Bakanlığın durumunu en iyi yine kültürümüzün en yalın, net, anlaşılır kestirme ve saf özü olan atasözleriyle özetleyebiliriz: Horozu çok olan köyün sabahı geç olur!
Metin KOÇER
metinkocer06@gmail.com
 

20 Temmuz 2013 Cumartesi

ÖZÜR ATAMALARINDA ŞOK BEKLENİYOR!


İller arası yer değiştirme görüldü ki birçok batı ilinde sınıf öğretmeni açığı ya hiç yok ya da çok az. Kısa süre sonra özür grubu atamaları yapılacak ve bilindiği gibi MEB, Ömer Dinçer döneminde ‘il emri’ uygulamasını kaldırmıştı. Dolayısıyla özür atamalarında ‘il emri’ yeniden getirilmezse çok büyük mağduriyetlerin yaşanacağı şimdiden belli. Eşi asker, polis, hakim-savcı, doktor olan birçok öğretmen aile bütünlüğünün bozulması tehlikesiyle karşı karşıya durumdalar. Bilindiği gibi öğretmen eşler aynı anda başvurmadan ve her ikisinin de tayini çıkmadan özür grubuyla yer değiştiremiyorlar. Bunun yanında batıdaki ya da başka bir ildeki bir öğretmenle evlenen öğretmen de oraya gidemeyecek ve batıdaki onun yanına gelecek, buna belki evet denilebilir. Ama örneğin bir ay sonra zorunlu yer değiştirmeyle binlerce taşra yöneticisi yer değiştirecek, onların eşleri kendilerinin gidecekleri yerlere gidemeyecekler. ‘Madem eşin gidemiyor sen eşinin yanında kal.’ denilebilecek midir?

İl emrini suiistimal edenler de olmuştur belki geçmişte ama bunu iyi değerlendirmeden bütün bütün kaldırmak aslında bir yönüyle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığını da rahatsız etmelidir.

Peki, il emri gerçekleştiğinde nasıl bir sonuç çıkıyor ortaya? Sanıldığı gibi öğretmenler gidip boş boş oturuyorlar mı? İş öyle sanıldığı gibi değil:

1-      Bakanlık toplam ders saatinin kaçının askere giden öğretmenler den dolayı ücret karşılığı öğretmenlerle doldurduğunu araştırmalıdır.

2-      Bir ildeki toplam ders yükünün ne kadarı doğum iznine ayrılan öğretmenlerden dolayı aynı şekilde ücretli öğretmenlere havale edilmektedir?

3-      Yeni açılan kurumlardaki ihtiyaçlar, yöneticiliğe geçen öğretmenlerin boşalttıkları yerler,  yurtdışına giden öğretmenler, hastalık veya vefat nedeniyle boşalan yerler, ARGE ve diğer komisyonlarda (Kitap yazma vb) görevli öğretmenlerin boşalttığı görevler hep birlikte düşünüldüğünde birçok dersin ücretli öğretmenlerle doldurulduğu görülecektir.

Dolayısıyla il emriyle atanan öğretmen öyle sanıldığı gibi boş oturamaz. İyi bir planlamayla her öğretmen derse kesinlikle girer. Kaldı ki özellikle sınıf öğretmenlerinin yaşadığı bu mağduriyet  Bakanlık uygulamaları nedeniyle ortaya çıkmıştır. Madem Bakanlık politikaları nedeniyle böyle bir mağduriyet ortaya çıkmıştır bu konuda adım atması gereken taraf Bakanlıktır.
Ayrıca eş durumundan il emri isteğinin reddinin yargı tarafından iptal örneği de vardır. (Tıklayınız) En temel hak olan aile bütünlüğünün korunması konusunda Bakanlık inatlaşmaya gitmemelidir.

Sayın Yusuf Tekin göreve gelirken ‘Bakanlıktaki memnuniyetsizlikleri kısa sürede gidereceğim.’ Sözünü vermişti. Sayın Tekin’in mesai arkadaşlarıyla bu konuyu yeniden değerlendireceğini ve il emri uygulamasının yeniden getirilmesi konusunda çalışma yapacağına inanıyorum.
Metin KOÇER

19 Temmuz 2013 Cuma

HELAL OLSUN MEB, TEŞEKKÜRLER

Taşra yöneticileri yer değiştirme yönetmeliğinden sonra kılavuz da yayınlandı ve yer değiştirme usul ve esasları netleşmiş oldu. Süreç 14.08.2013’ten itibaren 15 gün içerisinde ilişikler kesilerek yeni yerlerde göreve başlanacak.

Bu süreç kolay gerçekleşmedi. 14.09.2011 tarihinde yayınlanan 652 sayılı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat Ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede rotasyonun yer almasıyla başlayan süreç, yaklaşık iki yılda sona erdi. Bu sürece adil bir yer değişikliği isteyen UEYDER'in büyük katkısı oldu. Rotasyona karşı çıkanlar derneğe ve yöneticilerine zaman zaman tepki gösterdiler ve bu arada istifa edenler de oldu, ancak şu gözden kaçırılmamalı ki dernek körü körüne rotasyon istemedi. Öncelikle isteğe bağlı yer değiştirme ve becayiş ve arkasından zorunlu yer değiştirme talep edildi.

Taşra yöneticileri yer değiştirdiğinde ne olacak ona bakalım şimdi:

1-      Yüzlerce yönetici artık kendinden daha emin olacak ve yeni bir heyecanla sisteme daha bir sıkı sarılacaklar.

2-      Yöneticiler aidiyet duygusuyla kendilerini önemli, değerli ve eşit görecekler.

3-      Bulunduğu yerlerde doğal bir yıpranmayla ve dejenere olmuş ilişkilerle yılgınlığa düşen yöneticiler yeni bir başlangıçla ve sağlam bir psikolojiyle çok daha verimli hizmetlerde bulunacaklar.

4-      Kendisinden önceki yöneticilerin eksikliklerini gören yöneticiler bunları giderecek ve önceki iyi uygulamaları tecrübelerine ekleyip kişisel gelişimlerine katkıda bulunacaklar.

5-      Bölgeler arası bilgi ve tecrübe aktarımıyla ortak bir kültür oluşumuna katkı sağlanmış olacak.

6-      Nerede ne kadar kalacağını önceden bilen yöneticiler geleceğe daha emin ve umutlu bakacaklar.

Yalnız burada şunu vurgulamak lazım ki bu yönetmelik mutlaka süreklilik göstermelidir. Ülkemizin yakaladığı siyasi istikrar bu konuda ümitvar olmamızı sağlasa da endişemizi de dile getirmeyi gerekli görüyoruz. Şayet bu yönetmelik bir kez uygulanır ve gidenler gittikleri yerde çakılı kalırlarsa işte o zaman çok daha büyük mağduriyetler ortaya çıkmış olur.
Son olarak bu yönetmeliğin ve kılavuzun yayınlanmasında emeği geçen başta Bakanımız Sayın Nabi Avcı’ya, Müsteşarımız Sayın Yusuf Tekin’e, İnsan Kaynakları Genel Müdürümüz Sayın Hikmet Çolak’a, grup başkanından şefine ve memuruna kadar Bakanlığımızın değerli çalışanlarına, yönetmeliğin çıkmasına destek olan iktidar partisi iradesine, yazdıkları haber ve yorumlarla sürece destek olan taşra yöneticilerine ve tüm eğitim çalışanlarına gönülden teşekkür ediyorum.

Bu uygulamanın ülkemiz eğitimine çok olumlu yansıyacağı ve yeni bir heyecan katacağı inancı ve umudunu taşıyorum.

Metin Koçer
metinkocer@gmail.com

18 Temmuz 2013 Perşembe

#direnMEBbaşaracaksın!

04.07.2013 tarihinde Millî Eğitim Bakanlığı Taşra Teşkilatı Yöneticilerinin Yer Değiştirme Suretiyle Atanmaları Hakkında Yönetmelik yayınlandı ve bu yönetmeliğe göre taşra yöneticilerinin yer değiştirme işlemi 31 Ağustos 2013tarihinde tamamlanmak zorunda.

Bakanlıktan edindiğimiz bilgilere göre kılavuz hazırlandı ve yayınlanması için talimat bekleniyor. Bakanlık üst yönetimi ne bekliyor? Kılavuz neden yayınlanmıyor? Hayır işi uzatırsanız şer olur.

İnanın bu konuda daha ne yazılır bilemiyorum! Kaldı ki bu konuda neden yazılma gereği duyulsun o da ayrı bir husus. Çıkarırsın yönetmeliğini uygularsın olur biter. Kılavuz hazır olduğu halde neden yayınlanmıyor sorusunu beraberce zorlayalım:

a-      Bizim duyumlarımız yanlıştır, kılavuzun hazırlanma işi henüz tamamlanmamıştır, modül işlemi zaman almıştır. Olabilir mi? Ne yalan söyleyelim olabilir. Bakanlık son dönemlerde bu tür işleri kazmayla taş söker gibi yürütüyor. Ancak yine de bu işin yeni olmaması, yönetmeliğin hazırlanmasının bile aylar alması, bu aşamada kılavuzun hazırlıklarının da yapılması gerektiği, zamanın önemi nedenleriyle Bakanlığın bu işi sıkı tutması gereğinden dolayı bu ihtimali ben zayıf görüyorum

b-      Kılavuz hazırdır ama Bakanlık tepki ölçmek için işi geciktiriyor olabilir. İhtimal vermek istemiyorum. İki yıldır tartışılan, birçok ortamda dillendirilen, Sayın Avcı ve Sayın Tekin tarafından birçok ortamda sözlü olarak da ifade edilen, yöneticilerin çoğunluğunun desteklediği, adil yer değişikliğinin hem kişiler hem de kurumlar açısından çok isabetli olacağı konusunda ciddi bir mutabakat sağlandığı bir yönetmelik konusunda hala tereddütlerin olması özür dilerim ama ciddiyetsizliğin ötesinde saçmalığın daniskası olur.

c-       Kılavuzun yayınlanmaması konusunda bazı yöneticilerin ve siyasilerin baskısı sürüyordur. Bunun böyle olduğu biliniyordu ve biliniyor zaten. İki yıldır bu yönetmelik neden çıkmadı sanıyorsunuz? Altta kalanın canı çıksın anlayışındaki büyük il ve ilçe yöneticilerinin böyle bir baskı oluşturuyor olması aslında doğaldır. Beklenen şey Milli Eğitim Bakanlığının bu baskılara boyun eğmeden doğru olanı yapmasıdır. Büyük doğumlar sancılı olur. Hiç kaçarı göçeri yok bu doğum gerçekleşecek. Doğumun suyu yönetmelikle geldi, çocuğun kafası göründü. Bu normal doğum engellenirse annenin sağlığı zarar görür. Anneyi kurtarmak için sezaryen uygulamak gerekir!

Şu an görünen aslında tam bir halat çekme yarışı. Halatın bir ucundan küçük il ve ilçelere mahkum edilmeye çalışılan sahipsiz yöneticiler, diğer ucundan yağlı ballı yerleri bırakmak istemeyen ‘vazgeçilmez’ yöneticiler çekiyor.

İnanın akıl alır gibi değil. 2 yıl önce KHK ile rotasyonu yasalaştır, yönetmeliği çıkar ve hala dirençle karşılaş. Bu yönetmeliğin uygulanması aslında MEB’in onur meselesi haline gelmiştir. MEB kendi çıkardığı yönetmeliğin arkasında duramaz ve baskı gruplarına boyun eğerse tüm inandırıcılığını kaybeder.

Bir çift sözüm de bu yönetmeliğin uygulanmasını dört gözle beklediği halde köşesine çekilip pısan ve ne olacağını merakla bekleyen taşra yöneticilerine. Neyden korkuyorsunuz sayın yöneticiler. Biz burada kimseye hakaret etmiyoruz, kimseyi hedef almıyoruz, suç işlemiyoruz, sadece hak olan bir hususu dile getiriyoruz. Bizim yazdığımız bu yazıları okumaktan bile korkan bir grubun olduğunu biliyoruz. Şu mu deniyor: ‘Bizim bu görevlere gelmemiz de siyasi kanallarla oldu, o yüzden sivrilmeyelim, bu görev de elimizden alınmasın.’ Ben de derim ki: Bu göreve gelen yönetici şartları taşıdığı için gelmiştir. Kendisine yardımcı olan herkese teşekkür etmelidir ama sürekli kendisini borçlu hissetmelidir. Taşra eğitim yöneticileri teknik bir görev yapıyorlar ve bu görevleri kendisi yapmasa yine kendi şartlarında başka bir arkadaşı yapacaktı. Üstelik biz siyasi iradeyle mücadele edelim demiyoruz. Siyasi iradeyle hele de iktidardaki siyasi iradeyle mücadele içerisine girmek bir yönetici için en hafif ifadeyle ahmaklık olur. Ancak kendi hakları ve inandıkları için doğru bildiklerini ifade etmek de görevine ve kendisine saygısı gereğidir.

Daha önceki yazımda rotasyonu taşra yöneticilerinin %77’sinin desteklediğini yazmıştım. Hadi diyelim böyle olmasın. Bakanlık yöneticilerin keyfine göre mi hareket edecek yoksa kurumun menfaatine mi?  İşte size bilimsel bir araştırmanın sonuç bölümünün son paragrafı:
 “Gerçekten de anlatılan olumsuz yönlerinin yanında rotasyon, bir kurum politikası olmalıdır. Yapılan anket sonucu da değerlendirildiğinde, çalışanların yaptıkları işlerden sıkılmalarının rotasyon isteklerini arttırdığı görülmüştür. Sıkıntının yarattığı stres bireyi hem kişisel hem de toplumsal anlamda etkilemektedir. Bireyin işinde yaşadığı olumsuzluklar, sıkıntı, ekonomik krizin yarattığı i şe bağlılık duygusu yaşanan stresi körüklemektedir. İşte bu noktada uygulanacak en uygun İnsan Kaynakları Yönetimi politikası bireyi hayata döndürecek, yaptığı işten zevk almasına yol açacak, böylece kurum da olası bir zararı engellemiş olacaktır. Yani iktisatçıların dediği gibi bir “görünmez el mekanizması” devreye girecektir. Herkes kendi mutluluğu-çıkarı için bir şey yaparsa, sonuçta tüm toplum-kurum mutlu hale gelecek; genel bir motivasyon sağlanmış olacaktır.
İnsan Kaynakları Yönetimi Uygulamaları: Rotasyon Gerekli mi?- Seher Tuğba Kerman Ankara 2004

Metin KOÇER

16 Temmuz 2013 Salı

MEB İÇİN DAKİKALAR BİLE ÖNEMLİ!

Bugün Temmuzun 16’sı. Net olarak 2 ay sonra 2013-2014 eğitim öğretim sezonu başlayacak. Fakat 1 Eylül itibariyle okullarda iş ve işlemler resmen başlayacak ve öğretmenler okullarında olacaklar. Toplantılar yapılacak, seminerler yapılacak ve okullar açılacak. Hemen bir hafta sonra da 1. Sınıflar okula başlayacak. Yani 45 gün sonra her şey yerli yerinde olmak zorunda. Peki, Bakanlığın neler yapması lazım?

1-      Sayın Avcı kılık kıyafet konusunda velilerin çoğunluğu isterse tek tipe devam edilebileceğini söyledi ama bunun için yönetmelik değişikliği gerekiyor.

2-      Dershanelerin kapatılacağı söylendi ama dershaneler cayır cayır öğrenci kaydediyor ve bu konuda ne zaman ne yapılacağı hala muallakta duruyor.

3-      SBS kaldırılacak dendi, bunun yerine ne gibi bir seçme sistemi getirileceği henüz netleşmediği gibi konuşuldukça da kafa karışıklığı artıyor.

4-      Ortaöğretimin zorunlu hale gelmesiyle çok önemli değişiklikler oldu ancak bunlar henüz mevzuatta yerini bulmadı. Ortaöğretim kurumları yönetmeliği süratle değişiklik bekliyor.

5-      Yönetici atama yönetmeliğinin çıkarılıp uygulanacağı söyleniyor ama hala norm kadro yönetmeliği yeni duruma uyarlanamadığı için birçok kurumun müstakil müdürlüğü düşme tehlikesiyle karşı karşıya.

6-      Asıl büyük tehlike tüm liselerin Anadolu statüsüne kavuşmasıyla belirdi: her ne kadar Fen, sosyal bilimler ve sağlık meslek liseleri dışındaki Anadolu türü liselerin sınıf kontenjanları 34’e çıkarıldı ama bu da yeterli olmayacak ve meslek liseleri kapasitelerinin çok üzerinde öğrenciyle boğuşmak zorunda kalacak. Günde 10 saat ders olan meslek liselerinde ikili eğitim pratik olarak mümkün olmadığına göre siz asıl curcunayı okullar açıldığında görün.

7-      Tüm iller kademeli dönüşümden doğrudan dönüşüme geçti ve öğretmen ve öğrencilerin okulları değişti. Şimdilik velilerin birçoğu olayın tam olarak farkında değil ama okullar açılmaya yakın ne kargaşalar ve itirazlar çıkacak göreceksiniz.

8-      Tüm bunların yanında MEB henüz il içi yer değiştirmeleri takviminde yetiştiremezken daha iller arası, özür grubu, alan değişikliği, ilk atama derken tüm bunların ne şekilde yetiştirileceği ayrı bir soru işareti.

Kısaca MEB için çok ama çok sınırlı 45 günde yapması gereken yığınla iş var. Hayırlısıyla şu yaz sağ selamet bir atlatılsaydı da yeni eğitim öğretim yılı başlasaydı.
Metin KOÇER

15 Temmuz 2013 Pazartesi

ROTASYONUN ERTELENMESİ MÜMKÜN DEĞİL!

Millî Eğitim Bakanlığı Taşra Teşkilatı Yöneticilerinin Yer Değiştirme Suretiyle Atanmaları Hakkında Yönetmelik 04.07.2013 Tarih ve 28697 Sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Bakanlıktan edindiğimiz bilgilere göre kılavuzun hazırlığı bitme aşamasına gelmiş olup bu hafta yayınlanmasına kesin gözüyle bakılmaktadır. Kaldı ki 652 sayılı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 37. Maddesinin 7. Fıkrası şu şekildedir: “(7) İl millî eğitim müdürü, il eğitim denetmeni, ilçe millî eğitim müdürü, il ve ilçe milli eğitim müdürlükleri şube müdürü, okul ve kurum müdürü ile okul ve kurum müdür başyardımcısı ve yardımcısı olarak görev yapanların yer değiştirmeleri, hizmet süreleri, performans ve yeterlikleri dikkate alınarak bölge hizmeti ve rotasyon esasına göre yapılır. Bunların yer değiştirmelerine ilişkin usûl ve esaslar yönetmelikle belirlenir.” Dolayısıyla taşra yöneticilerinin rotasyonu 14.09.2011 tarihinde yasalaşmıştır.

Tüm bunlara rağmen hala taşra rotasyonunu engellemek, engelleyemiyorsa sulandırmak için çaba gösterenleri şaşkınlıkla izliyoruz. Son zamanlarda ‘rotasyon 1 yıl ertelensin’ modası çıktı. Ne demek 1 yıl ertelemek? Neden 1 yıl? Hangi gerekçeyle ertelenecek? Zaten 2 yıldır rotasyona şartlanmış ve bugün yarın diye neredeyse 3 yıldır bekleyen yöneticiler neden aynı stresi 1 yıl daha çeksin?

Efendim göreve başlarken rotasyon olacağını bilmiyorlarmış! Bu iş bir yerden başlamak zorunda. Yöneticiler böyle bir yönetmelik olmazsa ne şekilde yer değiştirecek? Kimsenin işi elinden alınmayacak, sadece herkes eşit şartlarda eşit imkanlara sahip olacak. Şayet mecburen mağduriyet yaşanacaksa bu mağduriyet de paylaşılacak o kadar.

Tam olarak savunulan nedir anlamak mümkün değil. Yer değiştirme yönetmeliği olmayan neredeyse tek Bakanlık durumunda kalan MEB bir yönetmelik çıkarmış ve adil şartlarda yer değiştirme esasları düzenlenmiştir. Buna sendikaların da tüm eğitimcilerin de destek olması gerekir. Kimse işgal ettiği makamda layezel değildir. Her görevin bir sonu vardır. Zor ve yıpratıcı taşra görevlerinde aynı yerde uzun süre çalışmanın verdiği tükenmişlikle yöneticiler baş başa bırakılamazdı. Yıllardan beri çakılı kalan yöneticiler nihayet kendilerini eşit ve değerli görebildiler. Rotasyon yapılmamalıdır diyemeyenler 1 yıl ertelensin diyorlar. Yani ‘Hele 1 yıl ertelensin, sonrası Allah kerim.’ mi denmek isteniyor. Bu ülke muz cumhuriyeti değildir. Bu ülkenin tüm vatandaşları birinci sınıf şerefli Türk vatandaşıdır. Bu ülke hukuk devletidir ve mevzuatla yönetilir. Bu ülkenin Bakanlıkları da Resmi Gazetesi de çocuk oyuncağı değildir. Lütfen mevzuatı da mevzuatı hazırlayanları da hafife elmayın.

Bir de 20-25 yıl 1. Bölgede çalışanların mağduriyetlerinden bahsediliyor. 25 yıl 1. Bölgede yöneticiliği olan bir kişi daha önce en az 5 yıl da okul yöneticiliği olsa toplam en az 30 hizmet yılına sahiptir ki o puanla muadil bir bölgeye rahatlıkla gidebilir. Diğer bölgelerden de peyder pey adil bir sirkülasyon olacaktır. Netice itibariyle bu uygulamaya bir yerden başlanmak zorundadır.

Ayrıca rotasyonun son tarihi Geçici 2. Maddede şu şekilde belirtilmiştir: “GEÇİCİ MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik kapsamında il milli eğitim müdür yardımcısı, ilçe milli eğitim müdürü ve şube müdürü görevini yürütmekte olanlardan bölge hizmeti süresini dolduranların 8 inci maddeye göre yapılacak yer değişikliği işlemleri bir defaya mahsus olmak üzere 31 Ağustos 2013 tarihine kadar sonuçlandırılır.”

Yani son tarih 31 Ağustostur ki kısa süre içerisinde çıkacak kılavuzla aksamadan uygulanacak kadar süre fevkalade vardır.

Son olarak bu yönetmeliğin uygulanmasını isteyen birkaç kişi olduğu iddiası ancak  bu süreci hiçbir şekilde bilmemek ve takip etmemekle tevil edilebilir. İlçe müdürlerinin çoğu birbirleriyle istişare halindedir ve çok önemli bir oranda bu yönetmelik beklenmektedir. UEYDER’in yayınladığı anket incelendiğinde rotasyona desteğin %77 olduğu görülecektir. Ayrıca Bakanlık üst yöneticilerinin doğrudan temaslarında da rotasyona hem ilçe yöneticileri hem de il müdürlerinin hemen hemen tamamının destek verdiği herkes tarafından bilinen bir gerçektir.

Bu kadar gelişmeden sonra hala taşra rotasyonunun ertelenmesinin konuşuluyor olması gerçekten üzücüdür. Ayrıca bulunduğu kaymaklı görevden ayrılacak olmanın verdiği sancıyla bazı ‘büyük’ müdürlerin son çırpınışları da bu adil uygulamaya engel olamayacaktır.

Şayet bir şekilde olur da böyle bir erteleme olursa işte o zaman Bakanlık tüm samimiyetini, inandırıcılığını, sürekliliğini, kapsayıcılığını kaybedecektir. Ve işte o zaman Bakanlık ha kapısına kilit vurmuş ha açık kalmış hiçbir anlamı kalmayacaktır!
Metin KOÇER

 

13 Temmuz 2013 Cumartesi

SAYIN KONCUK, YÖNETİCİLER NASIL YER DEĞİŞTİRECEK?


Türk Eğitim Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk taşra teşkilatı yöneticilerinin yer değiştirme yönetmeliği ile ilgili basın açıklaması yaptı. Biz de yapılan bu basın açıklamasıyla ilgili eleştirilerimizi yazmak istiyoruz. Aşağıdaki metin yapılan basın açıklaması, kırmızı yazılar da bizim değerlendirmemizdir:

MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI TAŞRA TEŞKİLATI YÖNETİCİLERİNİN YER DEĞİŞTİRME SURETİYLE ATANMALARI HAKKINDA YÖNETMELİK 4 Temmuz 2013 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe girdi. Yönetmelik, incelendiğinde çok çeşitli sıkıntıların taşra yöneticilerini beklediği görülecektir.
Türk Eğitim Sen rotasyona hep karşı durmuştur. Biz rotasyonda kamu yararı hiç görmedik ama bir sendikanın “dinozor müdürler gitsin de, ne olursa olsun” mantığı ile desteklediği, rotasyon, daha sonra müdür yardımcılarına, başmüdür yardımcılarına uygulanmış, sonrasında ise tüm memur ve öğretmenlere iller arası rotasyon uygulaması gündeme gelmiştir. Şu anda TBMM'de kanunlaşmış olan torba yasada, tüm memur ve öğretmenleri kapsayan bir iller arası rotasyon, kanun haline gelmemişse, bunun sebebi önümüzdeki süreçte yaşanacak seçimlerdir. Bu seçimler bittiğinde, şartlar aynı kalırsa, tüm memur ve öğretmenleri kapsayan bir iller arası rotasyon uygulaması kesinlikle dayatılacaktır.

(Bizim görüşümüz rotasyonun yararlı olduğudur. Diğer kurumları bilmem ama öğretmenler de dahil eğitimcilerin bir kurumda 8-10 yıldan fazla kalması doğru değildir. Asıl konumuz olduğu için hele taşra yöneticileri için rotasyon vacip değil farzdır. Zaten zorunlu yer değiştirmeden önce isteğe bağlı yer değiştirme uygulansaydı kendiliğinden %90 bir yer değiştirme olacağı görülecektir. Türk Eğitim Sen’in rotasyona neden şiddetle karşı olduğu noktasında teori üretmek yerine sadece görüşlerinin yanlış olduğunu belirtmek isterim.)

Rotasyon uygulamasını destekleyen birçok çalışan olduğunu biliyoruz. Bu arkadaşlarımız ya kenar mahallelerden, merkeze, ya da, mahrumiyet bölgelerinden batı illerine gidebilmenin tek yolu olarak rotasyonu gördükleri için bu uygulamayı desteklemektedir. Yıllarca mahrumiyet bölgelerinde çalışanların bu düşüncelerin içinde olmaları hiç de yanlış olmamakla beraber, rotasyonun dertlerine ne kadar çözüm olacağı da tartışılır. Tıpkı taşra yöneticilerine uygulanacak olan rotasyon da olduğu gibi.
(Emin olabilirsiniz Sayın Koncuk, birçok yönetici bu rotasyonu dört gözle bekliyor. Yeni bir yerde yeni bir başlangıçla daha huzurlu ve mutlu çalışma ortamı bulacaklardır.)

Taşra yöneticileri rotasyon yönetmeliği incelendiğinde, yönetici ya kendi il, hariç olmak üzere kendi hizmet bölgesinde, ya alt, ya da bir üst hizmet bölgesinde görev yapmak zorunda kalacaktır. Bu şu anlama gelmektedir:3-4-5 inci hizmet bölgelerinde görev yapan, taşra yöneticileri 1 ve 2 bölgeye tayin isteyemeyeceklerdir. 5. bölgede çalışan bir yönetici, ya yine 5. Bölgeden bir il, yada 4. Bölgeden bir il seçebilecektir. Bu illerden 40 tercih hakkına sahip bulunmaktadırlar.5. bölgede 15 yıl-20 yıl görev yapmış bir yönetici 1 ve 2. Bölgelere gidemeyecektir.
( Puanlamalar iyi incelendiğinde adil bir dağılım görülecektir. 5. Bölgede çalışan bir yönetici en çok 4 yıl sonra 3. Bölgede istediği yere gelebilecektir. Yönetmeliğin olmadığı durumda gelmesinin yolu hiç yoktu. Bu arada 5. Bölgedeki 1 yıl 1. Bölgedeki 1 yılın 2,5 katı puan getiriyor.)

Birinci Bölgede görev yapan bir yönetici de ya 1. ya da 2. Bölgeden 40 tercih hakkına sahiptir. Tercihlerine yerleşemeyenler kura yoluyla atanacaktır. Bu durumda, söz konusu yöneticilerin 3-4 veya 5. Bölgelere verilmesinin önünde hiçbir engel bulunmamaktadır. En azından yönetmelikte böyle bir düzenleme yapılmamıştır. Bu durumda 1 veya 2. Bölgede görev yapan yöneticiler, tercihlerine yerleşememe durumunda kura ile 4 veya 5. Bölgelerde çalışmak durumunda kalabilecektir. Bu halde de, 20-25 yıldır görev yapan yöneticiler, bundan sonraki yer değiştirme dönemlerinde de, bu yönetmeliğe tabi olacakları için 4-5. Hizmet bölgelerinden bir üst bölgelere yer değiştirebilecektir. Bu eksikler belki kılavuzla düzenlenerek, bir kısım yanlışların veya yanlış anlamaların önüne geçilebilir ama yönetmelikten anladığımız bu şekildedir.
( Uzun yıllar 1. Bölgede çalışmış olanlar zaten yeterli puana sahip olurlar ve büyük mağduriyetler olmaz. Çok düşük puanlarla buralara atanmış olanlar da adalet gereği diğer bölgelerde de sırasıyla çalışacaklardır. Zorunlu olarak bir mağduriyet yaşanacaksa bu paylaşılmalıdır.)

Ayrıca Ek 1 sayılı cetvelde 4-5 ve 6 bölge illerde, 50 binden az, diğer bölgelerde 100 binden az nüfusa sahipse, doğduğunuz yere ve doğmamış dahi olsanız 15 yıl ikamet ettiğiniz yere yer değiştirme yaptıramamanızın mantığı nedir? Madem rotasyon uygulaması başlayacaktır, rotasyon kapsamında bu tür kısıtlamaların bir anlamı olmayacaktır.
(Bu husus Devlet Memurlarının Yer Değiştirme Suretiyle Atanmalarına İlişkin Yönetmeliğin 15. Maddesinde düzenlenmiştir: “Memurun Yer Değiştirme Suretiyle Atanamayacağı Hizmet Yerleri
Madde 15 - (Değişik : 6/5/1992 - 92/3009 B.K.K.) Vali, kaymakam, bölge müdürü, başmüdür, il ve ilçe müdürleri, emniyet müdürü, emniyet amiri, milli eğitim müdürü, defterdar, mal müdürü, kadastro müdürü, tapu sicil müdürü, Nüfus ve Vatandaşlık Müdürü, Nüfus Müdürü ve bunların yardımcıları, taşra teşkilatında görevli şube müdürü, müdür, il ve ilçe müftüsü ve bunların yardımcıları ile koruma ve güvenlik hizmetlerini yürüten personel;
a) (Değişik : 17/7/1999-99/13143 B.K.K.) Kendisinin veya eşinin nüfusa kayıtlı olduğu il ve bu il'e bağlı ilçelere,
b) (Değişik : 17/7/1999-99/13143 B.K.K.) Nüfusa kayıtlı olmamakla birlikte, en az 15 yıl müddetle devamlı olarak ikamet ettikleri veya hizmetini olumsuz yönde etkileyecek maddi ilişkisinin bulunduğu il veya ilçeye, bu il'e bağlı ilçelere, ilçenin bağlı bulunduğu il ve bu il'e bağlı diğer ilçelere,” dolayısıyla MEB’in yaptığı şey sadece çerçeve yönetmeliğe uymaktır. Bunun neden eleştirildiği anlaşılamamaktadır.)

Bu yönetmelik, yıllardır görev yapan taşra yöneticilerine uygulanacak olan bir zulüm yönetmeliğidir. Düşünene de, yazana da, onaylayana da iyi niyet beslememiz mümkün değildir. Kaldı ki, MEB Teşkilat Kanununda il müdürleri de rotasyon kapsamında olmasına rağmen, yönetmelikte il müdürlerinin kapsam dışında tutulması, tam bir çifte standarttır. Hâlbuki bir rotasyon uygulaması yapılacaksa, bu, öncelikle il müdürlerini kapsamalıdır, ancak MEB’in üst düzey bilgi ve tecrübeye sahip bürokratları, böyle emir buyurmuşlar.
(Çalıştığı kurum dışındaki başka bir kurumda çalışmayı ‘zulüm’ olarak değerlendirmek kusura bakılmasın ama çok ciddi bir vizyon eksikliğidir. İl müdürlerine gelince, il müdürlükleri o kadar yıpratıcı ve zor görevlerdir ki zaten zorunlu olarak belirli aralıklarla değişmeleri zorunlu hale gelir.)

Binlerce geçici, vekil taşra yöneticisinin bulunduğu Milli Eğitim Bakanlığı'nda, kadrolu yöneticilere reva görülen bu muamele, MEB’in ne kadar gayrı samimi politikalar uyguladığını göstermektedir. Yıllardır geçici, torpilli görevli yöneticiler için hiçbir şey yapmayan, şube müdürlüğü sınavı dahi açmayan MEB, kadrolu yöneticileri açıkça cezalandırmaktadır.

(Yöneticiliklerin geçici kadroyla sürdürülmesi ve şube müdürlüğü sınavı açılmaması tüm yöneticilerin eleştirdiği bir husustur ama bunun taşra yöneticilerinin rotasyonuyla hiç ilgisi yoktur.)
Bu yönetmelik, göreve henüz başlamış ya da başlayacak olan yöneticilere uygulanacak olsa bir sözümüz olmaz, ancak yıllardır görev yapan insanlara uygulamak bu insanların tüm çalışmalarını, düzenlerini sıfır saymak demektir. Kaldı ki, bu insanların birçoğu aynı ünvanla olmasa da, öğretmen veya bir başka görevde bu bölgelerde çalışmış ve emek vermiş insanlardır. Bu insanların geçmiş çalışmalarını yok saymak, yıllarca verdikleri emeği hiç hesaba katmamak kabul edilemez.

(Halen çalışanların rotasyondan muaf tutulması isteniyor sanırım ama bunun mümkün olmadığı da yine paragraf içerisinde itiraf ediliyor.)
Türk Eğitim Sen olarak, Milli Eğitim Bakanı Sayın Nabi Avcı’yı, imzaladığı yönetmeliği bir daha, ama ne anlama geldiğini anlayarak okumaya, MEB Müsteşarı Yusuf Tekin ve bazı aklı evvel bürokratlarını da akıl ve izana davet ediyoruz. Anlaşılan, sizin rotasyon zamanınız gelmiş, inşallah millet de sizi, böyle kuralsız rotasyonlara tabi tutar da, gidişiniz olur gelişiniz olmaz.

Metin KOÇER

11 Temmuz 2013 Perşembe

MEB YÖNETİCİ ATAMADA HATA YAPACAK!

Halen geçerli olan Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticileri Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinin 12. Maddesinin 4. Fıkrası şöyledir:

'(4) Yatılı kız öğrencisi bulunan eğitim kurumlarının müdür yardımcılarından en az biri kadın Öğretmenler arasından atanır.'
Yani yatılı kız öğrencisi bulunan eğitim kurumlarında bayan yönetici bulunması zorunludur.

Yine 13.8.2009 tarih ve 27318 sayılı Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Atama ve Yer Değiştirmelerine İlişkin Yönetmeliğin 18. Maddesinin 5. Fıkrası da şu şekilde düzenlenmişti: '(5) (Ek fıkra : 9.10.2010/27724 RG) Yatılı kız öğrencisi bulunan eğitim kurumlarının müdür yardımcılığı norm kadrosundan en az biri kadın adaylara ayrılarak, kadın adaylar arasından atama yapılır. Söz konusu kadroya başvuruda bulunan kadın aday olmaması durumunda bu kadroya atama yapılmaz.'
Bu maddeden de kasıt yatılı kız öğrencisi olan eğitim kurumlarında muhakkak bir bayan yöneticinin bulunmasını sağlamaktı.

Son olarak 19 Haziran 2013 tarihinde görüş alınmak üzere yayınlanan taslak yönetmelikte aynı husus şu şekilde yer almaktadır:  'Madde 12, 4. Fıkra: Yatılı kız öğrencisi bulunan eğitim kurumları ile öğrencilerinin tamamı kız olan eğitim kurumlarının müdür yardımcılarından en az biri öncelikli olarak kadın adaylar arasından atanır.'

Geçtiğimiz yıllarda yaşanan bazı olumsuzluklardan dolayı yatılı kız öğrencisi olan okullarda kadın yönetici bulunması uygulaması ek bir görevlendirmeyle sürdürülüyor ve norm boşaldığında erkek yönetici atanamıyordu. Son taslakta ise her ne kadar ‘öğrencilerinin tamamı kız olan eğitim kurumlarının müdür yardımcılarından en az biri’ ifadesinin eklenmesi doğru olsa da bu uygulama aksayacak gibi görünüyor. Cümleye eklenen ‘öncelikli olarak’ ifadesi, kadın yönetici başvurmaması durumunda erkek yönetici atanmasının önünü açmaktadır. Bu ciddi bir hata olacaktır.
Doğru uygulama ise kadın yönetici başvurmasa bile normun açık tutulması, görevlendirmeyle kadın idarecinin bu kurumlarda mutlaka bulundurulması ve takvim gözetmeksizin kadın aday çıkması durumunda atama yapılmasıdır.
Metin KOÇER

4 Temmuz 2013 Perşembe

MEB Büyük Bir Devrim Yaptı!

Millî Eğitim Bakanlığı Taşra Teşkilatı Yöneticilerinin Yer Değiştirme Suretiyle Atanmaları Hakkında Yönetmelik yayınlandı. Yönetmeliği incelediğimizde ana hatlarıyla daha önce yayınlanan taslağa paralel olduğunu ancak bazı ufak değişikliğe gidildiğini söyleyebiliriz.

Değerlendirmelerimizi şu şekilde sıralayabiliriz:

1-      Öncelikle böyle bir yönetmeliğin yayınlanması Milli Eğitim Bakanlığı için devrim niteliğindedir. Bugüne kadar yer değiştirmek için siyasilerin kapılarını aşındırmak zorunda kalan yöneticiler bundan böyle daha kişilikli, daha kurumsal ama bir o kadar da işlerine daha bağlı ve daha sorumluluk sahibi olarak hareket edecekler. Ayrıca siyasiler ve bürokratlar da yöneticilerin yer değiştirme talepleriyle mesai harcamamış olacaklar. Yöneticiler artık kendilerini daha önemli, saygın, adaletle yönetilen ve eşit bireyler olarak görecekler.

2-      Performans ve Yeterlik Değerlendirme Formu(Ek-1) son derece objektif kriterlerle ve itiraza yer vermeyecek şekilde hazırlanmış. Yöneticiler arasında ‘Acaba komisyonla atama getirilir mi?’ endişesi de boşa çıkmış ve yöneticiler rahatlamıştır. Böyle adil bir yönetmelikten sonra yöneticiler gittikleri yerlerde işlerine daha bir sıkı sarılarak bu güzel ülkeye en iyi şekilde hizmet edeceklerdir.

3-      Burada Sayın Müsteşara da ‘bravo’ demeden geçmemek lazımdır, şöyle ki: Eğitim Bir Sen görevlendirmeyle çalışan şube müdürleri yerlerinde kalsın diye kadrolu şube müdürlerinin rotasyonunu erteleme çabası içerisine girdi. Takip ettiğimiz kadarıyla Sayın Müsteşar bu konuda Eğitim Bir Sen’e rağmen kadrolu şube müdürlerini mağdur etmedi ve şube müdürü rotasyonunu ertelemedi.

4-     Uzunca bir süre sonra hazırlanan bu yönetmeliğin aslında eleştirilecek yeri çok az. İlçedeki şube müdürlerinin sadece ilçeleri istemeleri bir haksızlık olmuş örneğin. İlçe şube müdürü ilçelerde çalışarak emekli olmak zorunda kalacak! Yöneticilerin bulundukları bölgeden tercih yapabilmeleri adaletsizlik gibi görünse de uzun vadede alttan üste doğru bir kayma olacağı açıktır. Örneğin 2. Bölgenin 1 yılı 1. Bölgenin 1,5 katından fazla puan getirir. Alta indikçe makas daha da açılıyor. Dolayısıyla yeni atanacak müdürler 4 ve 5. Bölgeden başlayarak kademeli olarak yukarıya çıkacaklardır.

5-      Bu yönetmelikle sadece bulundukları ilçede çalışabilecek, başka ilçelere gezi amaçlı bile gitmekten imtina edecek, ununu elemiş eleğini asmış büyüklerimizden emekli olanlar da çıkabilecektir ki bu da zaten amaçlanan olmasa da tahmin edilebilen bir sonuçtu.

6-      “GEÇİCİ MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik kapsamında il milli eğitim müdür yardımcısı, ilçe milli eğitim müdürü ve şube müdürü görevini yürütmekte olanlardan bölge hizmeti süresini dolduranların 8 inci maddeye göre yapılacak yer değişikliği işlemleri bir defaya mahsus olmak üzere 31 Ağustos 2013 tarihine kadar sonuçlandırılır.” maddesi bir açıdan eleştirilebilir: eş durumları ve çocukların eğitim durumları değerlendirildiğinde bu tarihin daha yakına çekilmesi gerekir. Örneğin en geç 15 ağustos şeklinde belirlenebilirdi. Ayrıca Bakanlık hiçbir gecikmeye meydan vermeden kılavuzu yayınlanmalı ve rotasyona tabi olanlarla münhal olan pozisyonları bir an evvel duyurmalıdır.

7-      Şunu da ifade etmek lazımdır: tüm bu güzel gelişmeleri gölgeleyen ve buruklaştıran atama haberleri yöneticileri ziyadesiyle üzmüştür. Rotasyon yönetmeliğinden 1 gün önce ‘yangından mal kaçırır gibi’ yapılan atama ve yer değiştirmeler saygın değildir, etik değildir, kabul edilebilir değildir, hatta helal bile değildir! Bu aslında düpedüz kul hakkıdır! Bakanlık yetkililerine bir şey demiyoruz, özellikle Sayın Müsteşarın bu konuda ne kadar direndiğini biliyoruz. Maalesef Eğitim Bir Sen ve atanan arkadaşlar bu konuda mesuldür ve rotasyona tabi yöneticilerin haklarına geçmişlerdir. Açık yazmak lazımsa bu atanan arkadaşlar tek tek bilinecek ve çalışma hayatları boyunca ‘Yönetmelikten bir gün önce işini yaptırıp rotasyonsan ‘sıyıran’ ve arkadaşlarının hakkına giren yöneticiler’ olarak anılacaklardır!
 
Metin KOÇER
metinkocer06@gmail.com

2 Temmuz 2013 Salı

ÖĞRETMENLİKTE ALARM ZİLLERİ ÇALIYOR


Öğretmenlik mesleği tehlikeli biçimde alarm zilleri çalıyor. Bir ülke eğitiminin en temel unsuru olan öğretmenin bu derece itibar kaybetmesi devleti yönetenlerin ciddiyetle ele alması gereken hayati bir konudur.

Öğretmenlik mesleği neden itibar kaybediyor? Çok fazla madde yazılabilir ama net olsun diye kısaca şu şekilde özetleyebiliriz:

1-      Siyasi gerekçelerle çok fazla eğitim fakültesi açıldı, eğitim fakültelerinin eğitim kalitesi de neredeyse lise düzeyine indi, eğitim fakültesi mezunları KPSS önünde yığıldı ve böylece eğitim fakülteleri cazibesini yavaş yavaş kaybetmeye başladı.

2-      Yanlış bir kararla –ek ders aldıkları için- öğretmene eşit işe eşit ücret kapsamında ek ödeme verilmedi. Ek ders almayan yüz binlerce öğretmen memur ve hizmetliden daha az kazanır hale geldi. Bu nedenle eğitim fakültesi mezunlarının bir kısmı memurluğa ya da polisliğe yöneldi. Bir de bunun üzerine Sayın Başbakan’ın ‘Öğretmenler 15 saat çalışıyor diğer memurlar 40 saat, öğretmenlere ek ödeme vermemiz haksızlık olur.’ ifadesiyle öğretmenler bir darbe daha yemiş oluyor ve böylece öğretmenlerin ekonomik durumuna hükümetin en tepesinin bakışı da görülmüş oluyordu.

3-      Ekonomik gerilik yeteri kadar darbe vurmuşken bir de Sayın Ömer Dinçer başta olmak üzere bazı siyasetçilerin öğretmenleri bulabildikleri her ortamda ve fırsatta acımasızca eleştirmeleri öğretmenin itibar yozlaşmasını geniş halk kitlelerine de yaymış oluyordu.

Yukarıdaki gerekçeler bizi çok acı bir tabloyla karşı karşıya bıraktı: mebpersoneli.com.tr ‘de yayınlanan bir ankette öğretmenlere “Bir öğretmen olarak imkânınız olsa iş değiştirmek ister misiniz?” sorusuna öğretmenlerden %71’i Hiç düşünmeden başka işe geçerim; % 29’u Kesinlikle öğretmenliği bırakmam diyor.

Acı tabloya bakar mısınız? Öğretmenlik ki mesleki doyum açısından en avantajlı, kişisel gelişimi hayat boyu sürdürebileceğiniz bir meslek. Buna rağmen öğretmenler mesleklerinden soğumuş!
Üstelik halen görev yapmakta olan öğretmenlerin fırsat bulduklarında başka mesleklere geçme oranının %71 çıkmasından devleti yönetenlerin ders çıkarması gerekir.
Metin KOÇER

1 Temmuz 2013 Pazartesi

ÇÖLAŞAN'DAN EĞİTİMCİYE İFTİRA!


Dün Sözcü gazetesinin ‘eski’ ama yazmaya devam eden gazetecilerinden biri pek de ‘Emin’ olmadığı bir konuda kesinmiş gibi haber yaptı ve bir okulu ve müdürünü kendince zor durumda bırakmak suretiyle ‘eğitim nereye gidiyor’ havası oluşturmaya çalıştı.

Sayın ‘eski’ gazetecinin 'minik kuşu’ da yaşlanmış olmalı ki yalan yanlış haberlerle koca adamı zor durumda bırakmış.

Efendim işin aslı şudur: Muzip bir öğrenci arkadaşlarına espri yapmak için fotoshop üzerinde oynama yaparak kendisine bir Takdir Belgesi hazırlamış ve bunu facebook üzerinden paylaşmış. Bir ‘uyanık’ da bunu rejim koruyucusu  J Çölaşan’a göndermiş. Zaten konu sıkıntısı çeken zat da buna balıklama atlamış. Kendisi fotoshop motoshop bilmez, hala şeritli daktilo kullanıyordur da bari birine inceletseydi. Çok kabaca bakıldığında bile bu belgenin sahte olduğu apaçık bellidir.

İndir bindir dünyası, kimilerinin zamanında gözünde büyüttüğü kişiler zamanla ne kadar da küçülüyor. Yalan, iftira, karalama, adam harcama meslek olmuş bunlara. Zamanında bu tür yazılar ihbar kabul edilip birçok kişinin canı yanıyordu ama şimdi imkanlar genişledi, biz de eğitim sitesi olarak meslektaşlarımızın bu şekilde kabaca karalanmasına seyirci kalamazdık.

Bu belgeyi gerçekmiş gibi paylaşıp haber yapan Çölaşan demek ki zamanında daha ne belgeleri yalan yanlış paylaştı. Çölaşan’ın gazetecilik tarihi boyunca yaptığı her şey ‘yalan olabilir’ düzeyine inmiştir.

Aşağıda paylaşacağımız belge incelendiğinde mührünün de ‘Dış Ticaret Müsteşarlığı’na ait olduğu, dış kısmında 'Darphane ve Damga Matbaası' yazdığı açıkça görülüyor. Tabi renkli fotoğrafa bile yeni yeni alışan dede yaşında biri ne bilsin bir fotoğrafla bu kadar kolay oynanabildiğini.

Her neyse, okul yönetimine bu konuyu önemsememesini çünkü artık Çölaşan’ı önemseyen kimsenin kalmadığını, şakacı ve sevimli öğrencilerine bu zararsız muziplikten dolayı ceza vermemelerini öneriyor ve çalışmalarında başarılar diliyoruz.

Metin KOÇER