Bakanlıktan edindiğimiz bilgilere göre kılavuz hazırlandı ve
yayınlanması için talimat bekleniyor. Bakanlık üst yönetimi ne bekliyor? Kılavuz
neden yayınlanmıyor? Hayır işi uzatırsanız şer olur.
İnanın bu konuda daha ne yazılır bilemiyorum! Kaldı ki bu
konuda neden yazılma gereği duyulsun o da ayrı bir husus. Çıkarırsın yönetmeliğini
uygularsın olur biter. Kılavuz hazır olduğu halde neden yayınlanmıyor sorusunu
beraberce zorlayalım:
a-
Bizim
duyumlarımız yanlıştır, kılavuzun hazırlanma işi henüz tamamlanmamıştır, modül işlemi zaman almıştır. Olabilir
mi? Ne yalan söyleyelim olabilir. Bakanlık son dönemlerde bu tür işleri
kazmayla taş söker gibi yürütüyor. Ancak yine de bu işin yeni olmaması,
yönetmeliğin hazırlanmasının bile aylar alması, bu aşamada kılavuzun
hazırlıklarının da yapılması gerektiği, zamanın önemi nedenleriyle Bakanlığın bu
işi sıkı tutması gereğinden dolayı bu ihtimali ben zayıf görüyorum
b-
Kılavuz hazırdır
ama Bakanlık tepki ölçmek için işi geciktiriyor olabilir. İhtimal vermek
istemiyorum. İki yıldır tartışılan, birçok ortamda dillendirilen, Sayın Avcı ve
Sayın Tekin tarafından birçok ortamda sözlü olarak da ifade edilen,
yöneticilerin çoğunluğunun desteklediği, adil yer değişikliğinin hem kişiler
hem de kurumlar açısından çok isabetli olacağı konusunda ciddi bir mutabakat
sağlandığı bir yönetmelik konusunda hala tereddütlerin olması özür dilerim ama
ciddiyetsizliğin ötesinde saçmalığın daniskası olur.
c-
Kılavuzun yayınlanmaması
konusunda bazı yöneticilerin ve siyasilerin baskısı sürüyordur. Bunun böyle
olduğu biliniyordu ve biliniyor zaten. İki yıldır bu yönetmelik neden çıkmadı
sanıyorsunuz? Altta kalanın canı çıksın anlayışındaki büyük il ve ilçe
yöneticilerinin böyle bir baskı oluşturuyor olması aslında doğaldır. Beklenen şey
Milli Eğitim Bakanlığının bu baskılara boyun eğmeden doğru olanı yapmasıdır. Büyük
doğumlar sancılı olur. Hiç kaçarı göçeri yok bu doğum gerçekleşecek. Doğumun suyu
yönetmelikle geldi, çocuğun kafası göründü. Bu normal doğum engellenirse
annenin sağlığı zarar görür. Anneyi kurtarmak için sezaryen uygulamak gerekir!
Şu an görünen aslında tam bir halat çekme yarışı. Halatın bir
ucundan küçük il ve ilçelere mahkum edilmeye çalışılan sahipsiz yöneticiler,
diğer ucundan yağlı ballı yerleri bırakmak istemeyen ‘vazgeçilmez’ yöneticiler
çekiyor.
İnanın akıl alır gibi değil. 2 yıl önce KHK ile rotasyonu
yasalaştır, yönetmeliği çıkar ve hala dirençle karşılaş. Bu yönetmeliğin
uygulanması aslında MEB’in onur meselesi haline gelmiştir. MEB kendi çıkardığı
yönetmeliğin arkasında duramaz ve baskı gruplarına boyun eğerse tüm
inandırıcılığını kaybeder.
Bir çift sözüm de bu yönetmeliğin uygulanmasını dört gözle
beklediği halde köşesine çekilip pısan ve ne olacağını merakla bekleyen taşra
yöneticilerine. Neyden korkuyorsunuz sayın yöneticiler. Biz burada kimseye
hakaret etmiyoruz, kimseyi hedef almıyoruz, suç işlemiyoruz, sadece hak olan
bir hususu dile getiriyoruz. Bizim yazdığımız bu yazıları okumaktan bile korkan
bir grubun olduğunu biliyoruz. Şu mu deniyor: ‘Bizim bu görevlere gelmemiz de
siyasi kanallarla oldu, o yüzden sivrilmeyelim, bu görev de elimizden
alınmasın.’ Ben de derim ki: Bu göreve gelen yönetici şartları taşıdığı için
gelmiştir. Kendisine yardımcı olan herkese teşekkür etmelidir ama sürekli
kendisini borçlu hissetmelidir. Taşra eğitim yöneticileri teknik bir görev
yapıyorlar ve bu görevleri kendisi yapmasa yine kendi şartlarında başka bir
arkadaşı yapacaktı. Üstelik biz siyasi iradeyle mücadele edelim demiyoruz. Siyasi
iradeyle hele de iktidardaki siyasi iradeyle mücadele içerisine girmek bir
yönetici için en hafif ifadeyle ahmaklık olur. Ancak kendi hakları ve inandıkları
için doğru bildiklerini ifade etmek de görevine ve kendisine saygısı gereğidir.
Daha önceki yazımda rotasyonu taşra yöneticilerinin %77’sinin
desteklediğini yazmıştım. Hadi diyelim böyle olmasın. Bakanlık yöneticilerin
keyfine göre mi hareket edecek yoksa kurumun menfaatine mi? İşte size bilimsel bir araştırmanın sonuç
bölümünün son paragrafı:
“Gerçekten de
anlatılan olumsuz yönlerinin yanında rotasyon, bir kurum politikası olmalıdır.
Yapılan anket sonucu da
değerlendirildiğinde, çalışanların yaptıkları işlerden sıkılmalarının rotasyon
isteklerini arttırdığı görülmüştür. Sıkıntının yarattığı stres bireyi hem kişisel
hem de toplumsal anlamda etkilemektedir. Bireyin işinde yaşadığı olumsuzluklar,
sıkıntı, ekonomik krizin yarattığı i şe bağlılık duygusu yaşanan stresi
körüklemektedir. İşte bu noktada
uygulanacak en uygun İnsan Kaynakları Yönetimi politikası bireyi hayata
döndürecek, yaptığı işten zevk almasına yol açacak, böylece kurum da olası bir
zararı engellemiş olacaktır. Yani iktisatçıların dediği gibi bir “görünmez
el mekanizması” devreye girecektir. Herkes
kendi mutluluğu-çıkarı için bir şey yaparsa, sonuçta tüm toplum-kurum mutlu
hale gelecek; genel bir motivasyon sağlanmış olacaktır.”
İnsan Kaynakları
Yönetimi Uygulamaları: Rotasyon Gerekli mi?- Seher Tuğba Kerman Ankara 2004
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder