23 Temmuz 2013 Salı

MEB BAĞIMSIZLIĞINI KAYBETTİ!


2013-2014 eğitim öğretim yılının fiilen başlamasına sadece beş hafta kaldı. Okul dönüşümleri ve bölünmelerinden dolayı birçok okul halen vekaleten veya geçici görevlendirmeyle yönetilmeye çalışılıyor. Eğitim kurumu yöneticileri atama ve yer değiştirme yönetmeliğinin çıkması karınca hızıyla ilerliyor. MEB dün kurulmuş bir bakanlık değildir. Türkiye’nin en köklü ve kurumsal Bakanlığının bir yönetmeliği çıkarmak için 28 şubattan beri kazınıyor olması büyük bir trajedidir. Hep söylenen şeyi yine tekrar etmek lazımsa Ömer Dinçer’in 652 sayılı KHK ile Bakanlığın tüm genetiğini değiştirmesi ve gelenek zincirini kopararak koca Bakanlığı genç ve parlak grup başkanlarına emanet etmesinin sıkıntıları yavaş yavaş ama son derece etkili şekilde kendini hissettiriyor.

MEB’in içinde bulunduğu açmazın en önemli sebebi de aslında bağımsızlığını bütünüyle yitirmesidir. Şu gerçek asla inkar edilemez şekilde ortadadır ki MEB yöneticileri Eğitim Bir Sen'den onay ya da izin almadan bırakın bir yönetmelik yayınlamayı basit bir atamayı bile yapamaz hale gelmiştir. Bu durum bir yönüyle ‘dünya görüşü’ ile izah edilebilse de diğer bir yönüyle de devlet kurumu anlayışını ortadan kaldırmaktadır.

Hal böyle olduğu halde ortada tam da bir ortaoyunu oynanmaktadır. ‘tavşana kaç, tazıya tut’ anlayışıyla kamuoyu saf yerine konulmaktadır. Her türlü icraatta bizzat dahli olan EBS zaman zaman danışıklı dövüşle MEB’i eleştiriyor görünebilmektedir. Zaman zaman da EBS'nin ciddi vefasızlıklarını da görmekteyiz.

Şu sıralar gündemi meşgul eden olayı hatırlayın. 2001 yılında başörtüsü nedeniyle görevden el çektirilen bir öğretmenin yıllar sonra mahkemece göreve iadesine itiraz eden MEB hukuk müşaviri adeta aforoz edilmiştir. İlgili hukuk müşavirinin adını bile bilmiyorum ama, şuna eminim ki rutin bir işlem olarak gördüğü dosyayı göndermiştir. Zerre kadar bir art niyeti ve başörtüsü düşmanlığı olduğunu düşünmüyorum. Hatta milli ve manevi duygularının en az bu yaygarayı koparanlar kadar kuvvetli olduğuna da inanıyorum. Şahsi kanaatim odur ki Sayın Müşavir -evet ciddi bir hatayla- olayı gözden kaçırmıştır. Söz konusu öğretmenin hakkını savunan çevreler olayı fark ettiklerinde sessizce bakanlık yetkililerini uyarabilir ve MEB’in itirazı geri çekilebilirdi. Öyle mi yapıldı? Olur mu öyle şey! Fırsat bulunmuştu bir kere. Başörtüsünün ‘yılmaz savunucuları’ kahramanlar gibi açıklamalar yaptılar, kamuoyunun hassasiyetlerini son damlasına kadar sömürmek için ne beyanatlar, hatta Sayın Bakan’ı istifaya çağırmalar, neler neler! Beyler, öncelikle ilgili öğretmenin dosyasını bilen yok. Belki başka bir kusur var? Bir kişi başörtüsü örtünce her türlü dokunulmazlığı kazanıyor mu? Bilmediğiniz dosya hakkında neden bu şekilde keskin ve saldırgan oluyorsunuz? Bu ülkedeki Müslümanlar sadece sizler misiniz? Münferit bir olaydan dolayı hemen acımasızca linç girişiminde bulunmak ve bir hatayı bu şekilde köpürtmek tam da tesettür kelimesinin kökeni olan ve yüce Allah’ın (cc)  isimlerinden olan ‘Settar’ anlayışıyla ne kadar örtüşüyor? Şimdi sizin samimiyetinize kim nasıl inanacak?

Açıkça yazmak lazım ki fiilen kamuda başörtüsü meselesi büyük oranda ortadan kalkmıştır ve bunda EBS’nin başlattığı imza kampanyası ve sivil itaatsizlik eyleminin katkısı pek azdır. EBS fiili bir durumu adeta kendine mal etme çabasının sevimsiz görüntüsü içine girmiştir. Daha önce de belirttiğim bir hususu tekrar ifade ediyorum: Hükümetin artık bu konuyu çözmesi gerekmektedir. Bunun için toplumsal konsensüs sağlanmıştır. Fiili durum oluşmuştur. Mevzuatta yapılacak çok basit bazı değişikliklerle bu konu pek tabi çözülebilir. Aksi halde ‘bu durumu ranta çevirme’ suçlaması ya da zannı git gide ağırlıklı görüş olarak ortaya çıkabilir.

Aslında konumuz MEB’in bağımsızlık ve kurumsallığıydı ama güncel olmasından dolayı yukarıdaki durumdan bahsetmek zorunda kaldım.

Hasılı, yönetici atama yönetmeliğinin acilen yayınlanması gerekiyor, SBS karmaşasının bir an önce netleşmesi gerekiyor, atama ve yer değiştirme iş ve işlemlerinin bir an önce ve sorunsuz olarak sürdürülmesi ve sonuçlanması gerekiyor. Bu bahsedilen hususlar sürüncemeye bırakılamayacak önemdedir. Aslında Bakanlığın durumunu en iyi yine kültürümüzün en yalın, net, anlaşılır kestirme ve saf özü olan atasözleriyle özetleyebiliriz: Horozu çok olan köyün sabahı geç olur!
Metin KOÇER
metinkocer06@gmail.com
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder