24 Ağustos 2013 Cumartesi

ROTASYONDA ASLINDA NE OLDU?

Taşra rotasyonu neden gereklidir?

Taşra yöneticilikleri zor ve yıpratıcı görevlerdir. Bir yöneticinin yıpranmışlığı onun başarılı olup olmadığıyla ilgili değildir. Herkesin bir gün söyleyecek sözü bitebilir. Uzun yıllar aynı görevde kalan yöneticilerde bir meslek körlüğü oluşur, göz alışması olur. Yeni bir göreve gidildiğinde yeni bir başlangıç ve heyecanla kişinin çalışmasına dinamizm gelir. Ayrıca ikili ilişkilerde de zaman içerisinde yozlaşma oluşması kaçınılmaz olur. Diğer taraftan bir yöneticinin çalıştığı yer mahrumsa sürekli bir mağduriyet; çalıştığı yer mamursa sürekli ödül halinde olma adalet anlayışına muhalefettir. Nimet ve külfet paylaşılmalıdır.
Ayrıca bir yöneticinin sonsuza kadar aynı görevde kalamayacağı yadsınamaz bir gerçektir. Adil bir yer değiştirme sistemi oturtulmadığında meclis kulisleri; ara renkli ve parlak kravatlı, zorlama gülüşlü, ceketi adeta fermuar çekilmiş gibi boynuna kadar ilikli, ezik, kişiliksiz, el etek öpen yöneticilerle sürekli dolup taşmaya mahkûmdur.

Bu rotasyonun olmamasıyla eskiden olduğu gibi bundan böyle de Güven Park; randevu bekleyen, ceketini iliklediğinde göbeği iki ilik arasından taşan, kravatını ne kadar sıkarsa sıksın gömleklerinin son düğmesi kavuşmayan, yarı ütülü pantolonlu yoz müdürleri ağırlamaya devam edecektir. Veya müdürler böyle olmak zorunda kalacaklardır.
UEYDER’in İşi Gücü Rotasyon muydu?

Dernek yöneticileri bu konuda kendilerini savunabilirler ama konuyu yakından takip eden biri olarak şunu söyleyebilirim ki bu tespit çok büyük bir haksızlıktır. Dernek ilk kurulduğunda en büyük hedef çok ciddi sıkıntı olan mali hakların düzeltilmesiydi. Nitekim bu çalışmalar netice verdi ve yöneticiler ek ders yerine ek ödeme almak suretiyle en azından diğer ilçe müdürleri ve emsalleri şube müdürleriyle eşit gelire sahip olabildiler. Kuşkusuz bu yeterli olmadı ve hala bir ilçe müdürü toplamda bir yatılı okul müdürünün çok gerisinde kazanca sahiptir ve bu sık sık dile getirilmektedir. Yine ayrıca biraz insaf ve izan sahibi herkes teslim eder ki dernek yöneticileri MEB taşra yöneticilerinin 3600 ek göstergeye kavuşması için şişeler dolusu mürekkep harcamışlardır. Bu çabalar sürecektir de. Ancak tüm bunlar, yıllardır çakılı ve mahrum yerlerde çalışmak zorunda kalan taşra yöneticilerinin adil bir yer değiştirmeye tabi tutulması için çaba göstermeye engel değildir.

Rotasyon Yanlısı Yazanlar Kişisel Çıkarlarına mı Hizmet Ediyorlar?
Birçoğunu çok yakında –epey yakından- tanıyan biri olarak söyleyebilirim ki bu tespit de kasıtlı ve tahrik amaçlı bir iftiradır. Bu yöneticilerin birçoğu orta ve ortanın üstü sayılabilecek görevlerdedir. Amaçları sadece onurlu ve kurumsal bir görevdir. Devletiyle barışık, adaletle yönetilen, seçkinci anlayıştan uzak, eşitlikçi ve haysiyetli bir vazifeye kavuşmak için çaba gösterilmiştir.

Şunun altını net olarak çizmek gerekir ki taşra yöneticileri siyasi erkle çatışma içine girmeyi akıllarından bile geçirmemektedir. Bilakis aklı başında her yönetici hem kendi çıkarları hem de kurumuna azami katkı açısında siyasi iktidarla mutlak bir uyum içerisinde çalışmak zorunda olduğunun bilincinde olmalıdır. Ancak, taşra yöneticiliklerinin siyasi görevler olduğu algısı da son derece rahatsız edicidir. Siyaseti siyasetçiler yapmalıdır. Bir siyasi partinin işlerini ilçe ve il başkanlarıyla kendi yerel teşkilatları yürütür. Taşra yöneticileri devletin memurlarıdır ve devletin mevzuatı ve hedefleri doğrultusunda hükümetin icraatlarını yürütürler. Burada şunu da netleştirmek lazımdır ki hükümet partiden başka bir şeydir. Hükümet, yasama ve yargıyla birlikte devletin organlarından biridir. Örneğin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın iki kimliği vardır. Birincisi hükümet başkanı görevi ki bu görevi dolayısıyla devleti temsil eder ve bir ildeki tüm faaliyetlerinde kendisine ilin valisi eşlik eder. Diğer bir kimliği parti başkanlığıdır. Erdoğan, parti başkanı sıfatıyla parti çalışması yaparken veya siyasi bir miting yaparken devletin valisi orada bulunmaz ve işine bakar. Bu ayrımı iyi anlamak ve irdelemek gereklidir.
İzah etmek istediğimiz şey özetle: Taşra yöneticilerinin il ve ilçe başkanlarına yalvar yakar kulis yapmalarını başarı olarak ortaya koymak, her biri fakülte mezunu ve teknik görevlerde bulunan yöneticilere ve o düzeydeki diğerlerine çok büyük bir züldür.

Rotasyon Neden Engellendi?
Adil bir yer değiştirme sisteminin getirilmesi MEB için cumhuriyet tarihinin en anlamlı hamlesi olacaktı. Ancak özellikle Ankara, İstanbul, İzmir ve başka birkaç büyük ildeki ‘beyaz’ yöneticiler yukarıda da belirtiğimiz gibi çılgınca ve fütursuzca kulis yaptılar. Siyasilerin önünde eğildiklerinde neredeyse başlarını yere çarpacak kadar riskli akrobatlık yapan, eş- dost ve akrabalık gibi olabilen her türlü ilişkiyi sonuna kadar sömüren, siyasileri taciz edercesine her ortamda ve her zeminde bu uygulamanın olumsuz olduğunu ifade eden yöneticiler, şimdilik hedeflerine ulaşmış görünüyorlar.

Burada şunu da açıkça ifade etmek lazım ki bu yöneticilerin bel hizasından bırakıldıklarında yere düşene kadar yedi takla atarak vahşice mücadele etmelerinin en önemli amili paradır. Evet para. Bu saydığımız büyük iller ve bu illerin ilçelerinde çok ciddi anlamda MTSK geliri olan yöneticiler bu ballı görevleri bırakmak istemiyorlar. Bunun yanında dolaylı menfaatler ve toplumun kaymak tabakasıyla doğrudan temas halinde olmalarının sağladığı sahte itibar ve statü de Allah için bırakılacak gibi değildir! Yanlış anlaşılmasın bu kadar takladan sonra bu yöneticilerin işgal ettikleri görevlere verecek itibarları kalmaz, bahsettiğim şey işgal ettikleri görevlerden aldıkları kazip itibardır.
Müsteşar’ın Rotasyon Serüvenini Nasıl Değerlendireceğiz?

Sayın Tekin bu süreçte sonuna kadar direnmiştir. Hakkını teslim etmek lazım ki Sayın Tekin rotasyonun kesinlikle yapılması gerekliliğine inanmış ve bu yolda son ana kadar kararlılıkla durmuştur. Ancak kelimenin gerçek anlamıyla son saniyede Sayın Başbakan’ın talimatıyla parmak düğmeye giderken uygulamadan vaz geçilmiştir. Televizyon röportajında Sayın Tekin’in vücut diline dikkat edenler ne kadar üzgün ve mahcup olduğunu hissetmişlerdir. Özellikle moderatörün ‘Taşra rotasyonu yapılacak mı?’ sorusuyla Sayın Tekin ‘Tuvalete gitmek için izin alıp kantinde yakalanan öğrenci’ psikolojisine girerek ‘Bu soruyu sormasanız iyiydi.’ demeye getirmiştir. Aslında Sayın Tekin’in yapması gereken şey derhal istifasını vererek inanmadığı bir uygulamaya ortak olmamasıdır ama ben şahsen Sayın Tekin’in istifa etmemesini de anlayışla karşılama taraftarıyım. Neticede genç yaşta böyle bir göreve gelmiş ve istikbali parlak başarılı bir bürokrattır. 2014 Haziranında mevcut yönetmeliği uygulayarak durumu toparlama şansına da hala sahiptir.
2014’te Yönetmelik Uygulanır mı?

Daha önce Çalışma Bakanı Sayın Faruk Çelik, tüm bakanlıkları kapsayan bir yönetmelik hazırlandığını ifade etmişti. Nitekim Sayın Tekin de DPB tarafından yönetmeliğin bitirilerek imzaya çıktığını ve bu yönetmeliğe uygun olarak kendi yönetmeliklerini yeniden revize edebileceklerinden bahsetti. Fazla uzatmaya gerek yok. Yöneticiler özellikle 22 Ağustos darbesinden sonra tüm beklenti ve inançlarını yitirmişlerdir. Bu saatten sonra Bakanlık yetkililerine sadece ‘Allah bir’ derlerse inanılacaktır.
Rotasyon yapılsaydı ne olurdu?

Ne masallar anlatıldı. Kurum hafızası silinirmiş, işler yarım kalırmış, uyum problemleri çekilirmiş, mış, miş, muş, müş…
Bunların tamamı masaldır, dikkat edin hikâye falan değil haza masal. Yani gerçekle ilişkisi olmayan, yani hayal, yani doğaüstü, yani zorlama.

Maalesef Sayın Tekin de kerhen bu masaldan alıntılar yaptı.
Rotasyon yapılsaydı iğne ucu kadar bir aksaklık olmazdı. Derhal işler yoluna girer, yeni yöneticiler eskilerin açıklarını kapatır, yeni bir ivmeyle taşra teşkilatı bütünüyle ağustos böcekliğinden bal arısı kovanına evrilirdi.

Şimdi Ne Olacak?
‘Asrın müceddidi’nin şu sözüne imanımız vardır: “Beşer, zâhirî esbaba bakar; bazen yanlış eder, zulmeder. Fakat kader, başka noktalara bakar, adalet eder.”

İnanıyoruz ki şer gibi görünen şeylerde hayır, hayır gibi görünen şeylerde şer olabilir. Neticede bu iptal belki de hayırlara vesile olacaktır. Ancak yine inanıyoruz ki ‘Beşer zulmeder Allah adalet eder.’ Neticede bizim için hayırlı da olsa bu yapılan işin zulüm olduğu gerçeğini değiştirmez.
Hâsılı ucunda ölüm yok, yöneticiler işlerinin başındalar. Herkesin bir hesabı varsa asıl hesap sahibinin Allah olduğuna inancımız tamdır. ‘Büyük’ müdürlerin ‘düzen’leri bozulmamış olacak, ‘küçük’ müdürler alıştıkları zorluklarla mücadele etmeye devam edecekler. Bakanlık yetkilileri hiçbir şey olmamış gibi – belki biraz göz bebeklerine bakmakta güçlük çekseler de- konuşmaya ve işlerini yapmaya devam edecekler. Yine sıcak havalarda takım elbiselerle meclisin dar koridorlarında ve Milletvekili kapılarında koltuklarının altları terleyerek bekleyen yağız müdürler görmeye devam edeceğiz.

Hayat devam edecek anlayacağınız!

Metin KOÇER
metinkocer06@gmail.com
 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder