26 Ağustos 2013 Pazartesi

MEB' BEŞ KONUDA ÇÖZÜM ÖNERİSİ

Madem her türlü yeniliğe, gelişmeye ve fikre açığız ve hem madem her türlü gelenekçi ve oturmuş uygulamaları bile cesurca değiştirmeye meyyal bir Milli Eğitim Bakanlığımız var artık, işte size birkaç ekstrem fikir:

BİR: Eğitim camiasında olanlar iyi bilir. Ne kadar yetersiz ve başarısız olursa olsun bir öğretmeni görevden almak deveyi iğne deliğinden geçirmekten zordur. Depresif rahatsızlığı olan, derslerde öğrencilere hiçbir katkısı olmayan, asosyal ve problemli de olsa bir öğretmen kendi isteğiyle tedavi olup ‘öğretmenlik yapması uygun değildir.’ raporu almazsa veya kendisi ‘öğretmenlikten ayrılıp başka bir göreve geçmek istiyorum’ demezse görevinde kalır.
Önerim şudur: Bu tip vakalarda yöneticiler kişinin tedavisini veya tıbbi tespitini re’sen yaptırabilme yetkisine sahip olmalıdır. Yetersizliği bilimsel ve objektif olarak tespit edilen kişilerin öğretmenlikle ilişkileri hiç zaman kaybetmeden kesilebilmelidir.

Bunun yanında sadece meslekten uzaklaştırılması gerekenler değil tüm öğretmenlerin sıkı şekilde denetlenmesi ve objektif kriterlerle performans ölçümlerinin yapılması gereklidir. Bu ölçümler neticesinde başarılı olanlara bu, gerek görevde yükselme gerekse ödül ve kariyer basamaklarında yükselme olarak yansıtılmalıdır. Aynı şekilde yapılan ölçümlerde yetersizliği tespit edilenler periyodik olarak hizmet içi eğitimlere tabi tutulmalı ve buna rağmen istenilen düzeye ulaşamayan öğretmenlerin meslekten uzaklaştırılmalarının önü açılmalıdır.
Bunları yazdığım için rahatsız olan bir grup olabilir ama şu unutulmamalıdır ki görevini iyi yapan insanlar çalışmalarının görülmesi ve ilaveten de eksikliklerini gidermek için denetlenmek isterler.

İKİ: Özellikle ortaöğretimin zorunlu olmasından sonra liselerde görev yapmak oldukça güçleşmiştir. Zorla sınıflara doldurulan ve örgün eğitime bilişsel, zekâ kapasitesi ve mental olarak uygun olmayan öğrencilerin bir şekilde okullarda tutulması için zorlama yoluna gidilmemelidir. Okullardaki akademik eğitim belirli bir düzeyin altına indirilmemelidir. Eskiden olduğu gibi lise mezunu denildiğinde ‘sosyal ve pozitif bilimlere temel olarak hâkim, yeterli düzeyde genel kültüre sahip’ insanlar anlaşılmalıdır. Yetersiz öğrenciler işletmelerle entegre mesleki eğitim ağırlıklı olmak üzere yaygın eğitime ve uzaktan öğretime yönlendirilmelidir. Bunu yaparken, yani ortaöğretim kurumlarının düzeyini belirli bir seviyede tutarken bilimsel çalışmalarla kurumların ölçme ve değerlendirme birlikteliği sağlanmaya çalışılmalıdır. Bu ortak sınavlar veya sondaj usulü denetimlerle sağlanabilir.
ÜÇ: Eğitim Kurumu yöneticilikleri ciddi şekilde ve uzmanlardan oluşan bir ekip çalışmasıyla ele alınmalı ve revize edilmelidir. Ciddi bir çalışmayla çok gereksiz kadroların işgal edildiği ve yetişmiş fakülte mezunlarının anlamsız şekilde memur olarak çalıştıkları görülecektir. 100 öğrencili bir okulda 5 idarecinin bulunduğunu bilmeyen yoktur. Norm kadro yönetmeliği tekrar incelenmeli ve anlamsız ve şişirilmiş kadrolar kaldırılmalıdır.

DÖRT: Eğitim Kurumlarında yöneticilik yapanların aldıkları ücretler yeniden gözden geçirilmelidir. Çeşitli kalemlerle beraber 1500 TL ders ücreti alan idareci yanında 600 TL ders ücreti alan da vardır. Ayrıca mesleki eğitim veren okullarda tam gün tam yıl eğitim verme işi denetlenmelidir. Koca yazda açılan bir iki kurs veya verilen birkaç yüz yüze eğitimden dolayı haftada 30 saat ek ders alınması uygulaması gözden geçirilmelidir. Eğitim yöneticileri arasında ‘Almancı’ durumunda bir kesimin olması diğer birçok yöneticiyi küstürmektedir. Aynı veya daha fazla işi yapan bir yönetici başkasının kendisinden 3-4 kat fazla ücret aldığını gördüğünde haklı olarak isyan etmektedir.
Örneğin: 200 öğrencili bir YBO müdürü sırf yatılı okul müdürü olduğu için haftada 30 saat ek ders ücreti alır. Ancak bu okul herhangi bir ortaokul olsaydı alacağı ek ders haftada 20 saat olacaktı. Görünürde YBO yatılı olduğu için adaletmiş gibi duruyor ancak durum göründüğünden farklıdır, şöyle ki: bahse konu okul normal bir ortaokul olsaydı bir müdür ve bir müdür yardımcısı tarafından idare edilecekti. Ancak YBO olduğu için bir müdür, bir müdür yardımcısı, pansiyon olduğu için pansiyondan sorumlu bir müdür yardımcısı (kız-erkekse bir de bayan), yine pansiyon olduğu için bir müdür başyardımcısı olmak üzere en az 4 idareciyle yönetilir. Anlayacağınız devlet zaten okulun yatılı olmasından dolayı ilave 2 yönetici vermek suretiyle tedbirini almıştır. Dolayısıyla müdüre 30, başyardımcıya 30, pansiyondan sorumlu yardımcıya 28, diğer yardımcılara 22 saat ek ders vererek haksızlık yapmaktadır.

Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Yine kurulacak uzman bir komisyonla bu haksızlıkların en aza indirgenmesi için çalışmalar yapılmalıdır.
BEŞ: Okullar taşımalı eğitim belasından kurtarılmalıdır. Öğrencilerin taşınması işi bütünüyle belediyelere devredilmelidir. Belediye artık araç filosu mu kurar, taşeron firmalara mı taşıtır kendi bileceği iştir ama taşıma yükü kesinlikle okullardan alınmalıdır.

Şoförlerin denetimi, yolcu kapasitesi, araçların uygunluğu ve güzergah gibi ayrıntılar eğitimcilerin omuzlarına yüklenmemelidir. Görevleri olmadığı halde sorumluluk yüklenen birçok yönetici bu sebeplerden dolayı soruşturma geçirmekte ve cezalar almaktadır.
İl ve ilçe müdürlükleri de taşıma ihalelerinde akıl almaz sorunlarla karşılaşabilmektedir. Şu anda özel idarelerde olması gereken sorumluluk hemen hemen bütünüyle il ve ilçe milli eğitim müdürlüklerine yüklenmiştir.

Örneğin hem ortaöğretimi zorunlu tutacaksınız hem de öğrencilerin taşınma işi ekim ayının sonuna sarkacak. Veliler hesabı il ve ilçe müdürlüklerinden soracak. Sınavla öğrenci alan okulların durumu ve pansiyonlara yerleşecek öğrenciler için yapılacak mahalli sınavlardan dolayı ortaöğretim taşıma işi mecburen gecikecek. Göz göre göre öğrenciler okul açıldığında en az 1 ay taşınamayacak.
Öğrencilerin taşınma sorununu çözmek için Nakdi destek verme seçeneği tüm yönleriyle değerlendirilmelidir.

Metin KOÇER

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder